Türkiye yine çok katılımlı ve çok başarılı bir seçimi geride bıraktı. 31 Mart yerel seçimleri geride kaldı, itiraz süreci sürüyor. İtirazlara bakıldığında İstanbul hariç olağanüstü bir değişim beklenmiyor. 10 milyon seçmenin bulunduğu İstanbul’da binde 2 bile farkın olmadığı bir seçimde itirazdan daha doğal ne olabilir.
2014 yılında Ankara’da 30 bin oy, yüzde 1’lik bir fark vardı. Buna rağmen CHP, Ankara’nın altını üstüne getirmişti, YSK’nın önünü savaş alanına çevirmişti. İtiraz her seçim için en doğal haktır, hele hele seçmen sayısının çok, farkın az olduğu seçimlerde itiraza itiraz anlaşılır değildir.
Özellikle İstanbul’da ortaya çıkan skandallar yenilir yutulur cinsten değil. Şeytanın aklına gelmeyen yöntemler uygulanmış, binlerce sandıkta organize olmuş, örgütlü bir durumla karşı karşıyayız. Bunları seçimlerin neticesi için söylemiyorum. Türk seçim sisteminin geleceği için söylüyorum.
“Efendim seçim işine FETÖ’yü karıştırmayın, FETÖ’yü o kadar güçlü göstermeyin” gibi itirazlar yükseliyor. Bu itirazları 15 Temmuz öncesinden çok iyi hatırlıyoruz. Bu kafa yüzünden 15 Temmuz geldi, bu kafa yüzünden Fetullahçı hainler palazlandı. Fetullahçı hainleri böylesine hafife almamamız için başımıza daha nelerin gelmesini bekliyoruz.
Fetullahçı hainlerin, 40 yıldır çaldıkları sorularla ele geçirdikleri devleti, 15 Temmuz’da milli irade ellerinden geri aldı. Onun için Fetullah iblisinin hedefi bundan sonra milli irade olacak. Yıllarca soru çalarak devleti ele geçirmek isteyen Fetullahçılar, bundan sonra oy çalarak aynı amaçlarına hizmet edecekler.
İstanbul başta olmak üzere 31 Mart yerel seçimlerinin neticesi ne olursa olsun, bundan sonra odaklanmamız gereken tehlike budur. Bugünden itibaren bütün itirazlarımıza son verip, kim kazanmış görünüyorsa ona mazbatalarını verelim. Ama bu seçimde kimlerin nasıl müdahale ettiğinin peşini bırakmayalım.