Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, 1869–1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında hazırlanarak kabul edilen, İslâm dünyasının ilk ve en önemli medeni kanunu Mecelle’nin 30’uncu maddesi ‘’Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır’’ der. Yani kötülüğü def etmek menfaat sağlamaktan önce gelir.
Günümüzde yaşadığımız sorunları bundan daha iyi ifade eden başka bir kavram olamaz herhalde. Türkiye öncesiyle sonrasıyla 15 Temmuz’da daha net ortaya çıkan büyük kötülükleri def etme mücadelesi veriyor. Ve ne yazık ki her geçen gün kötülükler yumağı daha da büyüyerek karşımıza çıkıyor.
Bu büyük mücadele verilirken tam da Mecelle’nin 30’uncu maddesinde ifade edilenin aksine kötülüğün def’i yerine menfaat teminini önceleyenler var. Bu da kötülükle mücadeleyi daha da zorlaştırıyor. 15 Temmuz müfsitleri ve onların arkasındaki güç, her geçen gün ifsatlarını arttırırken, kimsenin kişisel veya nefsi beklentiler içine girmeye hakkı yoktur.
Eğer 15 Temmuz atlatıldı, Fetullah iblisi ve çetesi dağıtıldı denilerek, işin bittiği düşünülüyorsa, bu, büyük bir yanılgıdır. 15 Temmuz ilk hamleydi ve onlar açısından zorunlu bir hareketti. 15 Temmuz, Fetullah iblisinin deşifre olmuş elemanları tarafından yapıldı veya onlara yaptırıldı. Asıl tehlike bütün unsurlarıyla devam ediyor.
Bundan sonraki saldırı deşifre olmayan, bunca operasyona rağmen gizlenmeyi başarabilen Fetullahçılarla, varlıklarını ve geleceklerini bu Fetullahçılara bağlayan NATO ve Atlantikçiler tarafından gerçekleşecektir. Onun için tehdit büyük. Bu olmaz diyenler, biraz yakın tarih okusun. 100 yıl önce petrol için Orta Doğu’yu ateşe verenlerin ve 100 yıldır o ateşi harlayanların, 100 yıl sonra Türkiye’nin ayağa kalkmasına razı olacağını sanan varsa, onlar büyük bir yanılgı içerisindeler.
Şimdi size ciddi emareleri olan bir senaryodan bahsedeyim. “Artık FETÖ bir darbe yapamaz. Onun yerine ekonomik kaos, seçimler öncesi kaotik bir ortam, Türkiye’yi yönetilemez hale getirmek, bir Mutabakat Heyeti ile Türkiye’yi yönetmeye talip olmak. Bu arada FETÖ ile mücadele edenlere yönelik suikastlar dâhil çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırmalar. Yönetime talip olanlar FETÖ’cü değil gibi görünecekler, hâlbuki asıl FETÖ’cüler olacak. Bu sırada tutuklamalar olacak, sahte ihbarlarla birilerinin hayatı kararacak. FETÖ davaları sulandırılacak, kamuoyunda mağdur algısı yaratılacak. At izinin it izine karıştığı, FETÖ konusunun çok uzadığı söylemleri üzerinden ‘Artık yeter’ naraları attırılacak. Seçimler öncesi veya sonrası devletin yönetilmez halde olduğu söylemleri ile birlikte belki Gezi, belki Gezi ötesi bir sokak hareketi planı…”