1997 yılında stajyer muhabir olarak kapısından girdiğim gazeteye genel yayın yönetmeni olarak atandım. Bir gazeteci için kelimelerle ifade edilemeyecek kadar büyük bir gururdur bu görev, ancak bir o kadar da büyük bir yük.
Bu çatı altında Türkiye’nin son çeyrek asrına tanık oldum. Mesleğe başladığımda 28 Şubat bütün despotluğu ile devam ediyordu. Necmettin Erbakan başbakanlığındaki hükümet postmodern darbeyle indirilmiş, ’95 seçimlerinde en yüksek oyu alarak birinci parti durumundaki Refah Partisi hükümetten uzaklaştırılmakla kalmamış, kapatılma kıskacına alınmıştı.
Benim de mezunu olduğum imam-hatip liselerinin kapısına kilit vurmak için 8 yıllık kesintisiz eğitim hayata geçirilmiş, sırf imam-hatipliler üniversite kazanmasın, diye meslek eğitiminin köküne dinamit konmuştu.