Bugün bayram; dayanışmanın, sevginin, saygının, hoşgörünün zirvede olması gereken en önemli zaman dilimindeyiz. Dünyanın çeşitli yerlerinde ve özellikle İslam coğrafyasının neredeyse tamamında Müslümanlar, haksızlık, zulüm ve saldırılarla karşı karşıya. Üstelik bu haksızlık ve zulümlerin büyük çoğunluğu yine Müslüman olduğunu söyleyenler tarafından gerçekleştiriliyor.
Zulüm tüccarlarının, İslam coğrafyasında yaşanan huzursuzlukları uzun zamandır ülkemize ihraç etmeye çalıştıklarını ve içeride de epey alıcıları olduğunu biliyoruz. İşte böyle bir hassas dönemden geçiyoruz. Türkiye asrın değil, bin yılın fitnesi ile mücadele ediyor. Önümüzdeki günler en kritik günlerimiz olacak.
Can çekişen FETÖ ihaneti, son nefesini verirken, “nasılsa ölüyorum Türkiye ve İslam ümmetine giderayak son darbeyi nasıl vururum” hesabının peşinde. Dolayısıyla içerdeki ve dışardaki tüm şer odaklarıyla işbirliği içinde.
En büyük avantajımız bizim böyle filmleri çok görmüş olmamızdır. Senaryoları hep aynı kafalar yazdığı için birbirine de çok benziyor. Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz derken, filmi yine başa sardılar. Yeni taktik (neresi yeni ise) 28 Şubatvari tezgahlar.
Gençler belki hatırlamaz ama büyük çoğunluğumuz Ali Kalkancı-Emire Kalkancı, Müslim Gündüz-Fadime Şahin tezgahlarını hatırlıyordur. Bugünlerde de “adalet yürüyüşü” adı altında toplumun sinir uçlarına dokunarak, kitleleri tahrik ve neticesinde “bir Gezi çıkarabilir miyiz?” maksadı içinde olanlar var.
Bu maksadın hâsıl olabilmesi için Türkiye’de toplumu irrite edici olayların olması gerekir. Ama şükürler olsun ki toplumdaki sağduyu onları sükûtu hayale uğratıyor. O halde bu sağduyuyu bozacak bir şey lazım. Ne olmalı ne olmalı diye düşünürlerken, imdatlarına Pendik dolmuşundaki Ercan yetişiyor.