Nasrettin Hoca’nın samanlıkta kaybettiği iğneyi başka yerde aradığı hikâyeyi herkes bilir.
Nasrettin Hoca bir gün samanlıkta eşeğinin semerini tamir ederken elindeki iğneyi düşürür. Hoca iğneyi düşürdüğü yerde değil, dışarıda evinin bahçesinde aramaya başlar. Hoca’yı merakla bir şeyi ararken gören komşuları yardım etmek ister. Hoca’ya ne aradığını sorarlar. Hoca da “İğnemi düşürdüm bulamıyorum” der. Komşular da aramaya koyulur ancak iğne bulunamaz. Komşulardan biri “Hocam iğneyi tam olarak nerede düşürdün” diye sorunca işin rengi değişir. Hoca, “İğneyi ahırda düşürdüm” cevabını verince, komşular hep bir ağızdan kızgınlıkla “Ahırda kaybettiğin iğneyi bize niye sokakta aratırsın” diye çıkışırlar. Hoca da “Niyetim kötü değildi ama orası karanlıktı burası aydınlık” şeklinde karşılık verir.
Kimi yorumcular Nasrettin Hoca’nın bu davranışına çeşitli hikmetler yükler. Hoca’nın davranışında bir hikmet var mı bilemeyiz. Ama Bugün FETÖ ile yapılan mücadelenin Nasrettin Hoca’nın iğne aramasına çok benzediğini söyleyebiliriz.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, 15 Temmuz darbe-işgal girişiminin en önemli davalarından biri olan “Çatı” davasında müşteki olarak ifade verdi. Akar, maiyetindeki subayların da Fetullahçı terörist çıkmasıyla ilgili bir soruya, “FETÖ’nün TSK yapılanmasındaki hususiyetleri, özellikle gizlilik konusunda kullandığı yöntemler dikkate alındığında FETÖ mensubu olan TSK personelinin teşhisi ve tespiti her zaman mümkün olmamıştır. Maiyetimde FETÖ’cü olduğu bilinerek herhangi bir personel istihdam edilmediği
gibi istihdamına da müsaade edilmemiştir” şeklinde cevap verdi.
Hulusi Paşa’nın bu cevabı FETÖ’nün nasıl bir örgüt olduğunu en iyi şekilde gözler önüne seriyor. Lakin, bu tanılamaya