Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 16 Nisan referandumunun ardından değişen Anayasa nedeniyle partisine katıldığı günden beri, AK Parti’yi dizayn etmeye çalışıyor. Bu nedenle Erdoğan, kimseyi kırmadan nazikçe üstü kapalı uyarılarını yapıyor. “Metal yorgunluğu” dedi, “Yorulanlar” dedi, “İhanet şebekeleriyle iltisaklı olanlar” dedi. Ama kimse üzerine alınmadı. Bu zamana kadar hiç kimse “Efendim ben herhangi temsili bir görev istemiyorum. Nefer olarak partime ve davama hizmet etmek istiyorum” diyen kimse çıkmadı.
AK Parti’de kongre süreci başladı. Teşkilatlarda görev yapmak isteyenler, Genel Merkez’in kapılarını aralamaya başladı. Hatta Genel Merkez’i üs edinenler bile var. Kimi kendi için geliyor, kimi de başkası için. Bazı belediye başkanları da ili veya ilçesi için geliyor. İsimler geldikçe itirazlar da gelmeye başladı.
Normal şartlarda bir gazeteci olarak, herhangi bir partinin iç meselesi olan teşkilat başkanlığı veya farklı makamlar için bir değerlendirme yapmak bize düşmez. Parti içi mesele der geçilir. Ancak bu kez durum biraz farklı. Gelen itirazlar 15 Temmuz üzerine olduğu için değinmeden geçmek mümkün değil.
15 Temmuz gecesi önemli bir teşkilatın başı, darbe girişiminden sonra arabasına biniyor memleketine doğru yol alıyor. Gece tam saat 02.26’da eski Boğaziçi Köprüsü yeni ismi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde MOBESE kaydına düşüyor. Yani araç Avrupa yakasından Anadolu yakasına doğru gittiği saatte, insanlar Anadolu yakasından Avrupa yakasına doğru köprü geçişini kesen darbecilere doğru yürüyordu. Söz konusu kişi, köprüden geçerken, aksi istikamette darbeciler halka kurşun yağdırıyordu.
Olayı duyunca, İstanbul’da ikamet eden ve benden yaşça epey büyük amcamın oğlunun, o geceye ilişkin anlattıkları geldi aklıma. Hasan abi, o gece köprüye doğru yürürken, gelen ateş sonucu yanındaki yaralandı. (Daha sonra belki de şehit olmuştur. Sonra ne oldu öğrenilemedi) “Bir an durduk” dedi. Çevredekiler yaralıyı götürünce yürüyüp yürümemekte bir an tereddüt etti Hasan abi. Sonra çevresine bakmış 20-25 yaşlarında gencecik insanların yürüdüğünü görünce “Yaşayacağın kadar yaşadın. Şu genç insanlar yürürken benim geri dönmem vatana ihanet olur” diyerek mücadeleye devam etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Korkaklar zafer anıtı dikemez” ifadesini çok sık kullanan bir lider. Öyle 15 Temmuz’dan sonra değil, Erdoğan bu ifadeyi çok önceden beri kullanıyor. Siyasetteki en net karşılığı da 27 Nisan muhtırasına karşı verdiği cevaptır. Korkmak her insan için tabii bir durumdur. Kimseyi korktuğu için yadırgayamayız. Ama “Kefenim ile yola çıktım. Korkaklar zafer anıtı dikemez” diyen bir liderin peşinden gidiyorsanız. Vatandaşlar ölüme koşarken, siz köyünüze kaçamazsınız.