Üç yaşındaki mini minnacık bir kız çocuğuna tecavüz vakası
hepimizin kanını dondurdu. Bu elim hadise toplumda büyük bir infial
yarattı.
Yaşanan acı her kesimden insanları bir araya getirdi. Gazeteciler,
sanatçılar, doktorlar, siyasetçiler, her meslekten insanlar
seferber oldular; üzüntülerini dile getirdiler, kampanyalar
başlattılar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konunun takipçisi olacaklarını
en üst düzeyde ve kesin bir ifade ile vurguladı. Altı bakandan
oluşan komisyon çalışmalarına başladı.
Biz de bu haftaki yazımızda yalnızca bu konu üzerinde
duracağız.
Çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismar haberlerinin medya
tarafından nasıl ele alınması gerektiğine dair öneriler
sunacağız.
En baştan başlayalım.
Öncelikle hazırladığımız gazetelerin bir şekilde çocuklara da
ulaşacağını unutmamamız gerekiyor.
Bu yüzden bütün haberleri, ama özellikle çocuklara yönelik taciz,
tecavüz ve istismar haberlerini, çocukların da okuyabileceğini
unutmadan yazmamız gerekiyor.
İyi niyetli olmak yeterli değil, çocuklarla iletişim konusunda
uzmanlaşmış olmak gerekli.
Çocuklarla ilgili haberlerin en azından BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi'ne uygun olmasına, UNICEF, UNESCO gibi kuruluşların
titiz çalışmalar sonucu belirledikleri etik ilkelerle çelişmemesine
dikkat etmeliyiz. Bu haberleri yapan meslektaşlarımız sözünü
ettiğimiz ilkeleri okumuş, ezberlemiş ve anlamış olmalı.
Çocuk haberleri yalnızca çocukları olumsuz etkilerden korumaya
değil aynı zamanda çocuklar üzerinde olumlu etkiler yapmaya da
odaklanmalı.
Bazı temel ilkeler
Cinsel taciz, tecavüz ya da istismar mağduru çocukları ifşa ederek
onları medya aracılığıyla bir kez daha mağdur etmemeye özen
göstermeliyiz.
Bu çocukların isimlerini açık bir şekilde yazmamalı, fotoğraflarını
yüzleri görünecek şekilde kullanmamalıyız. Aksi takdirde onların
gelecekteki hayatları üzerinde menfi tesirler bırakabiliriz.
Sosyal medyada düzenlenen kampanyalarda kullanılan çocuk görselleri
için de aynı ilke geçerli.
Gazeteler cinsel taciz, tecavüz ve istismar olaylarını kesinlikle
görmezden gelmemeli. Bu neviden haberlere önem vermeli. Haber
metinleri 5N 1K ile sınırlandırılmamalı.
Olayın sosyolojik, ekonomik, psikolojik, demografik, hukuki ve
eğitimle alakalı bütün boyutları araştırılmalı.
Gazeteci haber yaparken ısrarla şu sorulara cevap aramalı:
Bu olgu toplumda ne kadar yaygın?
Sebepleri nelerdir?
Hukuk sisteminde bu suçlar doğru biçimde tanımlanmış mıdır?
Gerekli tedbirler alınmış mıdır? Cezalar caydırıcı mıdır ve
uygulanmakta mıdır? Bulunan yanıtlar kamuoyuyla paylaşılmalı ve
bütün boyutlarıyla tartışılmalı.
Medya cinsel taciz, tecavüz ve istismar davalarını sonuna kadar
takip etmeli. Sağlık görevlilerinin, güvenlik görevlilerinin ve
mahkemelerin bu konuya gereken önemi verip vermediğini
sorgulamalı.
Mağdur çocukları yalnız bırakmamalı, onları sahiplenmeli.
Gördüğü bütün ihmalleri, yetersizlikleri, savsaklamaları, üzerini
örtme çabalarını korkusuz biçimde haberleştirmeli, işin peşini
bırakmamalı.
Taciz, tecavüz ve istismar mağduru çocukların suskun kalmamaları ve
şikâyetçi olmaları sağlanmalı. Burada eğitim sistemine büyük bir
rol düşmekle birlikte, medya da eğitici ve cesaretlendirici
olmalı.
Medyanın ve gazetecilerin görevlerinden biri de çocuk pornosu,
insan kaçakçılığı, organ mafyası, çocuk seks işçiliği gibi suçlarla
mücadele etmektir.
Korkusuz bir biçimde, bu melanetleri üreten ağların, örgütlerin
peşine düşülmelidir.
Cinsel taciz, tecavüz ve istismar hadiselerinde medya çocukların
avukatı gibi davranmak, onları korumak zorundadır. Benzer şekilde
onların topluma yeniden kazandırılmaları için de çaba
harcamalıdır.
Medya, mağdur çocukları ve cinsel istismar vakalarını birkaç günlük
bir haber malzemesi olarak görüp sonrasında unutmamalıdır.
Bu çocukların gerekli korumaya ve güvencelere sahip olduğundan emin
olmalıdır.
Bu haberler yapılırken çocuklara mutlaka söz hakkı verilmeli,
onların kendilerini ifade etmesine imkân sağlanmalıdır. Önemli olan
onlardır, onların görüşleri de haberlerde mutlaka yer
almalıdır.
Ve nihayet geliyoruz üslup meselesine. Cinsel taciz, tecavüz ve
istismar mağduru çocukların haklarını savunmak, onları gündeme
getirmek, ne kadar kızmış olursak olalım, bizi üslupsuzluğa, kötü
kelimeler kullanmaya, küfür etmeye sevk etmemeli. Bir elimizle
verdiğimizi diğer elimizle almayalım.
Terbiye ve üslubumuzla da örnek olalım.