Sunucu Neşe Sapmaz kendisini taciz ettiği iddiasıyla işadamı
Ümit Arıkan'dan şikâyetçi olmuştu. Sapmaz'ın iddiaları Sabah
gazetesi tarafından haber yapılmış, gündeme...
Sunucu Neşe Sapmaz kendisini taciz ettiği iddiasıyla işadamı
Ümit Arıkan'dan şikâyetçi olmuştu. Sapmaz'ın iddiaları Sabah
gazetesi tarafından haber yapılmış, gündeme getirilmiş,
tartışılmıştı.
Mahkeme geçtiğimiz günlerde 'takipsizlik kararı' verdi.
Mahkemenin kararı üzerine olay yeniden gündeme geldi. Günaydın bu
haberi Dilek Yaman imzasıyla ve Ünlü Sunucu Neşe Sapmaz Kafa
Karıştırdı başlığıyla duyurunca Hıncal Uluç ile Günaydın arasında
bir münazara başladı.
Hıncal Ağbi haberin 'nedense eksik' olduğunu yazdı. Neşe Sapmaz'la
görüştüğünü ve Sapmaz'ın kendisine şikâyetinden vazgeçmediğini
söylediğini belirtti.
Günaydın ertesi gün Sapmaz'ın avukatının verdiği eski tarihli
'şikâyetten vazgeçme' dilekçesini yayımladı.
Aynı gün manşetten işadamı Ümit Arıkan'ın 'Neşe Benden Şantajla 1
Milyon TL İstedi' iddiasını gündeme taşıdı. İmza yine Dilek Yaman'a
aitti.
Hıncal Ağbi bir yazı daha kaleme aldı ve bu manşeti de 'Gene Tek
Taraflı' bulduğunu söyledi.
Haberi 'fena halde itham edilen, lekelenmeye çalışılan Neşe
Sapmaz'a söz hakkı verilmemiş' diyerek eleştirdi.
Hıncal Ağbi'ye teşekkür ediyorum, konuyla yakında ilgilenmesi en
azından Sapmaz'ın 'cevap hakkı'nı kullanabilmesini sağladı.
Bu sırada Ümit Arıkan'ın avukatları kendisine bir mektup yazarak
iddia ve görüşlerini anlattılar. Hıncal Ağbi bu mektubu
yayımlamadı. Zaten içeriği Günaydın'ın manşeti ile aynıydı.
Neler oluyor? Kim haklı?
Neler oldu?
Madde madde gidelim: Muhabirimiz aylar
önce bu konuyla alakalı ilk haberleri yapan kişidir. Bu nedenle
konuyu takip edip yeni gelişmeleri de haberleştirerek doğru olanı
yapmıştır. Fakat başlangıçta Neşe Sapmaz'ın iddialarını gündeme
getirirken Ümit Arıkan'a ve sonrasında da Ümit Arıkan'ın
iddialarını gündeme getirirken Neşe Sapmaz'a cevap hakkı
tanımayarak haberleri eksik bırakmıştır. Neşe Sapmaz
şikâyetten vazgeçmediğini söylemektedir fakat bu konu biraz
karışıktır. Davanın bir aşamasında Sapmaz 'çevresinin baskısı
altında kalarak' avukatı aracılığıyla davadan vazgeçme dilekçesi
vermiştir. Yani Günaydın'ın yayımladığı belge doğrudur. Fakat
Günaydın'ın belgeyi Sapmaz'ın adresini buzlamadan, okunacak şekilde
basması sakıncalı ve yanlıştır. Olaya bakan savcı,
Sapmaz'ın avukatının şikâyetten vazgeçme yetkisinin olmadığını,
vekaletnamede bunun açıkça yazmadığını düşünerek, Sapmaz'a
şikâyetinin devam edip etmediğini bizzat sormuştur. Bu aşamada,
önceki başvuru nedeniyle zaten pişman olan Sapmaz, şikâyetinin
devam ettiğini söylemiş ve savcı bu ifadeyi geçerli bularak olayı
mahkeme safhasına taşımıştır. Fakat davaya bakan hâkim, avukatın
bunu yapmaya yetkili olduğunu ve şikâyetten vazgeçme dilekçesinin
geçerli olduğunu söyleyerek takipsizlik kararı vermiştir. Hakimin verdiği
kararın gerekçesinde Sapmaz'ın avukatının verdiği şikâyetten
vazgeçme dilekçesinin geçerli olduğu belirtilmiş ve karar buna
dayandırılmıştır. Dilek Yaman'ın haberi bu bakımdan yanlış
değildir. Fakat unutmayalım, bu 'esasa' değil 'usule' ilişkin bir
karardır. Yani Sapmaz'ın tacize maruz kalmadığını göstermez.
Kişisel olarak da Sapmaz şikayetini devam ettirmektedir. Ümit Arıkan önceki
haberlerde sözü edilen kısa mesajı attığını reddetmemektedir.
İfadesinde bu mesajı kabul etmekte, ancak başka birine
gönderecekken yanlışlıkla Sapmaz'a gönderdiğini beyan
etmektedir.
Yani, mesaj somuttur, gerçektir.
Mahkeme henüz bu mesajı cinsel taciz bakımından
değerlendirmemiştir. Ümit Arıkan'ın
şantaj iddiasıyla savcılığa başvurduğu haberi doğrudur.
Fakat savcılık bu iddiayla ilgili olarak 'kamu adına kovuşturmaya
yer olmadığına' hükmetmiştir.
Savcı gerekçesinde, müsnet suçun unsurlarının somut olayda
oluşmadığını, şüpheli hakkında 'kamu davası' açılacak ağırlık ve
nitelikte, tanık ifadeleriyle desteklenen delillerin ortaya
konulamadığını yazmıştır.
Arıkan'ın 'şahsi dava' açma hakkı vardır. Günaydın'ın haberi bu
karardan söz etmediği için eksiktir. Sapmaz davadan
vazgeçmek için Arıkan'dan para istemiş olsa bile, mahkeme nezdinde
ispatlanamamış bir iddia bu ve üçüncü kişilerle Sapmaz arasında bir
para alışverişi gerçekleşmiş olsa bile bunu 'şantaj' olarak
nitelemek doğru değildir.
Savcının mütalaası da bu yöndedir.
Her ne kadar cinsel taciz, 'uzlaşmayla çözülebilecek davalar'
arasında değilse de, uzlaşmayla çözülmesinin önünde bir engel de
bulunmamaktadır. Teknik olarak
Sapmaz'ın şikâyette bulunmadan önce böyle bir talepte bulunmamış
olduğu kesindir.
Sonradan bulunmuş olsa bile, ki tekrar ediyorum 'şahsen' böyle bir
talepte bulunduğuna dair hiçbir delil mevcut değil, 'şantaj'
kelimesini kullanmak yanlıştır. Hukuki olarak şantaj başka bir
anlama sahiptir. Taraflar
kendilerine tebliğ edilen kararlara itiraz etmekte ve yargı
süreçleri devam etmektedir. Bu aşamada sözünü ettiğimiz kararların
hiçbiri 'nihai' değildir. Dolayısıyla 'masumiyet karinesi' ilkesi
geçerlidir.
Haber yaparken bu ilkeyi ihlal etmemek gerekir.
Temel ilkeler
Geliyoruz gazeteci arkadaşların bu türden hadiseleri
haberleştirirken dikkat etmeleri gereken ilkelere: Kadına yönelik
şiddet ve cinsel taciz iddiaları özel bir titizlik, hassasiyet ve
dikkat gerektirir. Taciz iddiaları özenle incelenmeli, yapılan
haberlerde kadınların tekrar tekrar mağdur edilmesinin önüne
geçilmelidir. Bu tarz haberlerde, ileride yapılacak aramalarda
insanların karşısına çıkmaması için, isimlerin açık yazılmaması
tavsiye edilir. Benzer şekilde
cinsel taciz ciddi bir suçlamadır. Gazeteci kendisini savcı ya da
hâkim yerine koymamaya, kesin yargılarda bulunmamaya, suçluluğu
hükmen sabit olmayan kişileri afişe etmemeye özen
göstermelidir. Yukarıdaki iki
madde 'şantaj' iddiaları için de geçerlidir. Birtakım
ispatlanamamış iddialara dayanarak tanınmış ya da tanınmamış
bireylerin itibarları zedelenmemelidir. Kişiler
lekelenmemelidir. Cevap hakkı
kutsaldır.
Şartlar ne kadar zor olursa olsun mutlaka kullandırılmalıdır.
Suçlamaların ve cevapların bu olayda olduğu gibi takip eden
haberlerde değil, aynı haberin içinde yer alması sağlanmalıdır.
Okurlar bütün haberleri göremeyebileceği için, 'arkası yarın'
yaklaşımı yanlıştır. Gazeteciler
yaptıkları bütün haberlerde olayın taraflarıyla ve haber
kaynaklarıyla 'temas-mesafe' ilişkisini iyi ayarlamalıdır. Etki
altında kalmamalı, tanıdıkları ve tanımadıkları kişilere aynı
objektiflikle yaklaşmayı başarmalıdır. İşe duygularını
karıştırmamalı, baskıya karşı dayanıklı olmalıdır. Yargı süreci devam
eden haberlerde bu durum açıkça belirtilmeli, iş olup bitmiş gibi
yansıtılmamalıdır.
Beraat, takipsizlik kararı, kamu davası, feragat gibi hukuki
kavramlar yerli yerinde ve hatasız kullanılmalıdır. Hep söylediğimiz
gibi 'dosya haberciliği' gazeteciye hata yaptırır.
Gazetecinin görevi, mahkeme dosyasını okuduktan sonra başlar.
Okuduktan sonra kendi araştırmasını yapar, somut gerçekliklere
ulaşmaya çalışır ve emin olmadığı hiçbir şeyi gazeteye basmaz. Haberde kullanılan
dil, içeriğin bir parçasıdır, bazen daha da önemlidir. Okurlar ne
anlattığınız kadar nasıl anlattığınıza da bakar.
Sansasyonel ifadelerden, 'kafa karıştırdı', 'şaşırttı' gibi
gazetecilik jargonuna yakışmayan nitelemelerden kaçınılmalıdır.