Türk matbuatının 'öncü' gazetesi Hürriyet resmen bir çığır daha
açtı. 'Adının açıklanmasını istemeyen askeri yetkililer' sözlüğüne
yepyeni bir kelime daha kazandırdı: 'Karargâh.' Neymiş efendim?
Karargâh diye biri ya da birileri varmış.
Bunlar rahatsızmış! Neden rahatsızmış?
Medyada çıkan bazı haber ve yorumlardan...
Bu haberler neyle alakalıymış?
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde başörtüsünün serbest kalmasıyla, Akit
gazetesine başsağlığı telefonu açılmasıyla, Genelkurmay Başkanı'nın
Cumhurbaşkanı ile birlikte umre ziyareti yapmasıyla vs.
Peki, kim bunlar? Belli değil.
Tam da 'genç subaylar', 'Genelkurmay kaynakları' gibi kimliği
belirsiz gazetecilik heveslilerinden kurtulduk diye düşünürken
Hürriyet'in o eski 'amiral'lik günlerine duyduğu özlem hortladı;
başımıza bir de karargâh çıktı.
Tamam, gazeteci haber kaynağını açıklamaya zorlanamaz.
Kanunlarımız gazetecinin "bilgi ve belge dahil her türlü haber
kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya"
zorlanamayacağını güvence altına almıştır, doğru.
Ama kanunun sağladığı bu hakka dayanarak manipülasyon da yapılamaz.
Görevi, mevkii ne olursa olsun, birilerinin masa altından haber
yaptırma hevesine alet olunmaz.
Gizli kaynakların her söylediği haber olmaz.
Kaynağın güvenilirliğini sorgularsınız...
Kaynağın kimliğini gizlemekteki amacını sorgularsınız. Ortada haber
değeri taşıyan bir bilgi olup olmadığını sorgularsınız.
Bütün bu sorgulamaların ardından haberi yayımlamaya karar
verirseniz kaynağı gizleme nedeninizi haberin içinde mutlaka
açıklarsınız.
En önemlisi 'karargâh' gibi muğlak ifadeler kullanmazsınız.
Peki ya ortada bir haber yoksa?
Hürriyet'in manşetinde olduğu gibi olay sadece bazı yorumlardan
ibaretse...
Bu konudaki temel ilke bellidir: