Bir süredir Afrika’da bulunmaktayım. Burada Türkiye ile ilgili gazete ve dergilerde ara ara analizler çıkmaktadır. Çad’da yayınlanan bir dergide 15 Temmuz olaylarıyla ilgili çıkan bir analizi ilginç gördüğümden siz okuyucularımız için çeviriyorum. En azından Afrika’nın bu en uç noktalarından Türkiye nasıl görünüyor bunu anlayabilmiş olacağız.
Geçen yıllarda Türkiye’de gemilerin battığı dönemde, Türk halkı, geminin kaptanı Reis Receb Tayyib Erdoğan’ın görüş ve düşüncelerine ve onun yönetim anlayışına bağlı olduklarını ispatladı. Türk halkının Türk başkenti sokaklarındaki zırhlı araçlar ve ateşli silahlar karşısında kendilerini böyle feda etmesinin sebebi nedir? Muhakkak ki Türk başkentinin sokaklarına sayısız Türk halkının gecenin geç bir saatinde meydanlara çıkmasının sebebi üzerinde en basitinden sizleri düşünme, sorgulama ve hayret etmeye davet ediyorum.
Bu durumu daha iyi anlamak için; biz de Türk halkının siyasi tarihinin sayfalarını çevirmeye karar verdik. Bu tarih sayfalarında, onların kimliklerine, liderlik özelliklerine ve özgürlüklerine bağlılığını görmekteyiz. Türkler, köklü bir imparatorluğunun yönetiminde bulundular. Bu imparatorluk Osmanlı İmparatorluğudur. Bu imparatorluğun gücü ve nüfuzu birçok gelişmiş bölgeye yayılmıştır. Kara kıta Afrika’da bölgede yayılan bu yüce imparatorlukla karşılaşması nasip oldu.
Osmanlı Devleti sadece siyasi alanda değil kültür ve sosyal alanda da çalışmalarda bulunmuştu. Yaptığı bu çalışma dünya halklarının sadece takdir ve övgüsünü almakla kalmamış, kendisine tabi devlet ve milletlerin desteğini de almıştı. Böylece kendisine tabi olan devletlerde uzun süreli bir kültürün ve medeniyetin doğmasını sağlamıştı. Bu çalışmaların başında özellikle imar alanında büyük eserler ortaya koyarak medeniyet alanında kalıcı çalışmalar yapmış oldu. Ayrıca hayvancılık, ziraat, ihtişamlı yazı sanatı ve şekiller alanındaki bilgi ve tecrübelerini yaydı. Yaptıkları bahçelerin genişlik ve zenginliği ile adeta ağaçlara müzik yaptırmış oldular. Köy ve şehirlerarasında ulaşımı sağlamak amacıyla demiryolları inşa ettiler.
Fakat bu sıralar Avrupalı Devletleri; Osmanlı Devletine diş geçirmek, savaşmak ve onu ezmek amacıyla harekete geçtiler. Onlar, dünya devletlerini sömürgeleştirme ve ele geçirmeye yöneldiler. Ardından Balkan ülkelerini sardılar ve Osmanlı Devleti’yle savaşa girişip onu sıkıştırdılar. Bu saldırılar sırasında sömürgecilerle birlikte hareket eden vatanperver olmayan bazı kişiler ortaya çıktı. Onlar, Avrupalı devletleri destekliyorlardı. Amaçları, Avrupalıların desteği ile yönetimi ele geçirmekti. Avrupalıların desteği ile Osmanlı İmparatorluğunu ve yönetimini ele geçirdiler. Ardından Arap alfabesiyle yazılan yazılarını ve kimliklerini değiştirdiler. Hatta onlar geçmişlerini eleştirerek Türkler bedevi ve cahildirler, evlerinde hiçbir şeye sahip değildirler diyorlardı.
Türkler uzun bir süre uykuya daldılar. Olayların üzerinden bir süre geçtikten sonra halk, demokrasi ekseninde bilinçlenerek kendilerine yasaklanan asli kimlikleri ve hakları için mücadele etmeye başladılar. Türk Devleti onların seslerini işitmediği gibi, dünya milletleri arasında da herhangi bir yerleri bulunmuyordu. Fakat demokrasi sandığı önlerine konulunca Türk halkı liderlerini seçtiler. Bu seçilen lider Adnan Menderes’ti. O, seçilmeden önce halka vaatlerde bulunmuştu. O, Türklerin kimliğini tekrar onlara kazandırdı ve güzel bir yönetim uyguladı. Fakat demokrasi karşıtı güçler halkın arzularına aykırı olarak harekete geçtiler ve yapılan inkılapla onu devirip idam ettiler.