İnsan ne kadındır ne de erkek. İnsan bu ikisidir.
İnsanın bir yüzü dişi, bir yüzü erkektir. Dişilik yüzü merhameti, sanatı, nezaketi, zerafeti, taşımayı, doğurmayı, yenililiği, sürekliliği, ölümsüzlüğü hatırlatırken,
erkek tarafı hükmetmeyi, yönetmeyi, savaşmayı, mücadeleyi, yok etmeyi, ölümü, fedakarlığı, karşılıklıksız vermeyi, çalışmayı, bitip tükenmek bilmeyen bir enerjiyi, gücü, iktidarı ve dehşeti simgeler.
Bu ikisi medeniyeti oluşturur. Medeniyeti oluşturan bu ikisinin birleşimi, mücadelesi, çekişmesidir.
Toplumda dişilik yön ağır bastığında medeniyette incelik gözükürken, erkek yön ağır bastığında savaş, talan, güç, oluşum, zorluk ortaya çıkar.
Toplumların yeni oluştuğu, medeniyetin yeni kurulduğu dönemlerde erkek yön ağır basar. Zamanla dış tehditler azaldığında, insanlarda dişilik yön ağır basmaya, zerafet ve sanata yönelme baş gösterir.
Bu değişim, medeniyetlerin inceldiği ve zirveye ulaştığı dönemdir.
Bu dönemdeki erkekler bile dişileşmiştir. Metroseksüel erkekler bu dönemde ortaya çıkar. Kadınsı zevkler ve algı ön plandadır.
Bu dönemde zevkü sefa yaşanır. Lale devri olur…
ama aslında bu durum yıkımı da beraberinde getirir.
Çünkü denge bozulmuştur.
Denge dişilik ve erkekliğin eşit konumlarda olmasıdır. Birinin güç kazanması veya baskın çıkması yıkımı getirir.
Dişi medeniyetler, erkek medeniyetler tarafından talan edilir, iğfal edilir, gasp edilir, yok edilir. Erkek medeniyetler, dişi medeniyetinin ihtişam, güç, zerafat ve güzelliğine kapılır. Buraya sahip olmak için saldırır. Hakim olur. Ama aslında burayı güzlleştiren dişi medeniyet olduğundan bir süre sonra o güzelliği bul...