Suudi Ailesi ve Siyonizm
Yahudi devletinin kuruluşu ile Suud devletinin kuruluşunun aynı amaca yönelik olmuştur. Filistin’in Yahudilere verilmesi için bu İngilizler tarafından Suud Devleti kurulmuştur.
İngilizler, Şerif Hüseyin’i ikna etmek için bizzat sömürge bakanı Winston Churchill’in 1921 Kahire Konferansı’ndan sonra görevlendirdiği casus Lawrance Şerifle görüştü. Şerif’e yıllık 100 bin rupi rüşvet teklif edildi. Ama Şerif Hüseyin Arap davasını ve Filistin’i parayla satmayı kabul etmedi.
Şerif Hüseyin teklifi kabul etmeyince Lawrence İbn Suud ile görüşerek, teklifi kabul etmeleri durumunda Arabistan’ı kendilerine vereceklerini, ibn Suud ve Vahhabilik düşüncesinin önünü açacaklarını teklif etti. İbn Suud, bu cazip teklifi kabul etti. Fakat bu arada kendisine de aynı teklif götürülen ve bir Osmanlı dostu olan İbn Reşid’de kabul etmedi. Üstelik 1920 yılında topraklarını Irak’a kadar genişletti. İngilizler, İbn Reşid ve Şerif Hüseyin arasında kendilerine karşı bir ittifak olabileceği endişesiyle İbn Suud’u desteklediler. Suud ailesinin geleneksel düşmanı olan Reşid kabilesi İngilizlerin ve ibn Suud’un saldırıları karşısında başarsız oldular. İbn Suud’a aylık 10 bin sterlin altın verildi. Neticede Eylül 1921’de İngilizler İbn Suud’u Hail üzerine saldılar ve Kasım 1921’de Hail, İbn Suud tarafından ele geçirildi. Bu saldırıda İngilizlerin güçlü Hind birlikleri ve silah desteği de savaşın kazanılmasında etkili oldu. Bu zaferden sonra İngilizler İbn Suud’a yeni bir unvan verdiler. O artık “Necid Emiri ve Aşiretlerin Reisi” değildi. “Necid ve Necid’e Bağlı Toprakların Sultanı” idi. Neticede Hail yıkılmış ve toprakları İmparatorluğun Necid Sultanı’na katılmıştı.
İbn Suud artık tamamen İngiliz silah ve askeriyle donatılmış bir şekilde bölgede güçlendi. Bütün bu olanlardan sonra Şerif Hüseyin yine Filistin’in Yahudilere verilmesini kabul etmedi ve kendisine oğlu tarafından getirilen antlaşmayı okumadan yırttı. İngilizler, artık Şerif Hüseyin’i ikna edemeyeceklerini anladılar. Bunun üzerine ibn Suud’ u Şerif Hüseyin’e karşı harekete geçirdiler. Eylül 1924 yılında Suud, Taif’i aldı. Konferansın ardından Kudüs’e giden Churchill, Şerif Hüseyin’in oğlu ve Ürdün emiri Abdullah’ı ikna etti. Abdullah, Arabistan’da İbn Suud ile babası arasındaki savaşta babasını desteklemedi. Ekim 1924 yılında Mekke alındı. Şerif Hüseyin savaşı kaybedince tahttan çekildi. Ocak 1925 yılında Cidde’yi de alan ibn Suud, bölgeye tamamen egemen oldu. Böylece Hicaz’ın yeni kralı ibn Suud oldu ve diğer Avrupalı devletler Şubat 1926 yılından itibaren onu tanıdılar. 1936 yılında yeni devletin adı Suudi Arabistan oldu. Bu ismin babası da İngilizlerin Ortadoğu masası görevlisi George Rendel oldu.
Neticede Balfour Deklarasyonu’nun en çok gözden kaçırılan noktalarından bir tanesi, İngiliz İmparatorluğu’nun “Yahudi halkına ulus devlet” kurulması için “elinden geleni ardına koymayacağını” ilan etmiş olmasıdır. Evet, bugün dünyadaki birçok ulus devlet İngiliz İmparatorluğu tarafından oluşturulmuştur; fakat Suudi Arabistan’ı diğerlerinden ayıran unsur, kuzey ve kuzey batı sınırlarının İsrail’in kurulmasına ortam hazırlayan bir biçimde çizilmiş olmasıdır. En azından Hail ve Hicaz emirliklerinin İbn Suud’un Vahhabileri tarafından yıkılmış olmasının asıl sebebinin bu emirlerin İngiliz İmparatorluğu’nun Filistin üzerinde Siyonist projeye zemin hazırlama sürecini reddetmiş olmaları olduğunu biliyoruz. (Numan Abdülvahid/Mondoweiss.net)