İşid’in Yezidilere saldırması üzerine Türkiye›de Yezidilere
yönelik büyük bir ilgi ve merak uyandı. Bu toprağın insanları
Cumhuriyet dönemi boyunca uyutulmuş uykusundan uyanmaya ve
etrafındaki komşularını keşfetmeye başladı.
Ama burada sistemli bir oyun ortaya çıkmaya başladı. Yezidiler
üzerinden Tasavvufu karalama kampanyası da başladı. Yezidilikle
tasavvufun ne alakası var diye sorabilirsiniz? Bunu anlamak için
biraz Yezidilik tarihine bakalım. Günümüz Yezidiliğinin temeli bir
Hanbeli alimi de olan ve Abdulkadir Geylani›nin çağdaşı olan
1162-1163›te vefat eden AdiyŞerefuddînEbu›l-Fezâil Bin Müsafir Bin
İsmail Bin Musa Eş-Şâmi El-Baalbekî El-Emevî›ye
dayandırılmaktadır.
Adiy bin Müsafir, Hakkari bölgesine gelerek buradaki Kürtler
arasında İslam’ı yaymaya çalışır. Ardından kendi ismiyle anılan
Adeviye tarikatını kurar. Adiy, aynı zamanda ciddi bir âlim olup
ehli sünnet akaidi ile ilgili kitap da yazmıştır. Adiy›in
çalışmaları sonucu İslam bölgede yayılır.
Fakat Adiy›in ölümünden sonraki dönemlerde tarikat giderek
bidatlara, hurafelere saplanır. Zamanla âlimlerin yok olması
üzerine tamamen islam dışı bir yapıya ve bugünkü Yezidiliğe
dönüşür.
Bu, klasik Yezidiliğin tarihini anlatan varyanttır. Ama burada
gözden kaçan unsur şudur. Yezidiler, Adeviye tarikatının zamanla
bozulmasından dolayı ortaya çıkmadılar. Bilakis Adiy bin Müsafir,
bölgeye gittiğinde burada eski Zerdüşt dini kalıntısına mensup
insanlarla karşılaştı. Onları sahih İslam inancına getirdi.
Fakat aradan yüzyıllar geçmesi ve âlimlerin yetişmemesi sonucu
bölge insanı eski inançlarına tekrar döndüler. Fakat bu sefer,
içine Adiy›in de dâhil edildiği biraz da İslam›dan bazı unsurlar
alarak yeni Yezidiliği (Zerdüştlüğü) kurdular.
YANİ YEZİDİLİK BİR TARİKATIN BOZULARAK SAPKIN HALE GELMESİNİN
SONUCU DEĞİL, BİLAKİS İSLAM›DAN UZAKLAŞAN İNSANLARIN ESKİ PAGAN
DİNLERİNE DÖNMESİDİR.
Müfid Yüksel her ne kadar Yezidiğili tamamen Adeviyye tarikatına
bağlasa da bu yanlış bir yaklaşım olup, tasavvuf düşmanlarının da
eline koz vermesine yol açmaktadır. Bu durum, tarikatların âlim
şeyhlerin yönetiminde olması gerektiğini de göstermesi açısından
önemlidir.