15 Temmuz; bin yıllık siyasi tarihimizin, Malazgirt’ten beri verdiğimiz mücadelenin bir özetidir, bir dönüm noktasıdır. Birinci Dünya Savaşı’nın rövanşıdır. Bir milletin çokuluslu saldırılara karşı destansı mücadelesidir, başkaldırısıdır, önlenemez yükselişidir.
15 Temmuz; “biz” olduğumuzun, yürek yüreğe olduğumuzun, omuz omuza verdiğimizin, Türkiye olduğumuzun, millet olduğumuzun, “vatan” ekseninde durduğumuzun, Anadolu olduğumuzun ilanıdır. Bir meydan okumadır, “vatan” kavramının 21. Yüzyıla taşınan anlamıdır. Yüzyıllardır devam eden “ihanet” damarına indirilen en ağır darbedir.
15 Temmuz; Birinci Dünya Savaşı ile başlayan ve bugüne kadar gizlenen esaretin sona ermesidir, yüz yıl sonra yeniden var olmadır, yeni yükseliş dönemini başlatmadır, özgürleşmedir, millileşmedir, yerlileşmedir, İslamlaşmadır.
15 Temmuz; tarihe dönüşümüzün, kültüre dönüşümüzün, coğrafyaya dönüşümüzün, kardeşliğimize dönüşümüzün, hesaplarımıza dönüşümüzün, iddialarımıza dönüşümüzün miladıdır. Büyük yürüyüşe adandığımızın göstergesidir.
15 Temmuz; artık geri dönmeyeceğimizin, gerekirse binlerce şehit verip yolumuza devam edeceğimizin, coğrafyanın garnizon devletlerine kulak asmayacağımızın, artık emperyal vasileri hiçe sayacağımızın, 20. Yüzyılın dondurulmuş tarihini sona erdirdiğimizin bütün dünyaya duyurulmasıdır.
15 Temmuz; Haçlı Savaşları’ndan sonra başlattığımız gibi, Moğol istilasından sonra başlattığımız gibi, Birinci Dünya Savaşı sonrası yeni bir tarih başlattığımızın, üçüncü büyük şoktan kendimizi kurtardığımızın, omuzlarımız dik yürümeyi yeniden öğrendiğimizin, bize vasilik edenleri artık hiçe saydığımızın, Osmanlı’dan sonra ilk kez büyük Türkiye olduğumuzun tescilidir.