28 Şubat müdahalesi, Türkiye’ye yönelik çokuluslu müdahaleler zincirinin en temel değişimiydi. Çünkü 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a uzanan bir bağ, silsile, bir yöntem birliği vardı. Çünkü 28 Şubat bir milleti durdurmanın ötesinde zihinlerini karıştırma, genetiğini bozma, değerlerini sıfırlama operasyonuydu.
Nitekim 11 Eylül saldırılarından sonra Türkiye’de uygulanan yöntem, biraz değiştirilerek, bütün Müslüman coğrafyada uygulandı. Türkiye’de düşman “irtica” oldu, diğer ülkelerde gerekçe “terör”dü. Şimdi bakıyoruz, o projeyi uygulayanlar, hem terörle ortak hem “irtica” olarak tanımladıkları siyasi çevrelerle ortak hareket ediyor.
Bazı paşalar İsrailli subaylara tekmil verirken canımız yandı
İki kutuplu dünya bitmiş, geleneksel darbe yöntemleri de değişmişti. Çünkü dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, içerideki iktidar alanları değişiyor, Anadolu insanı devlet iktidarı üzerinde söz sahibi oluyor, çevrede tutulan kitleler hızla merkeze akıyor, Cumhuriyet normalleşiyordu ve büyük bir yerlileşme dalgası geliyordu.
Sadece askeri darbelerle kitleleri, değişimi durdurmak mümkün değildi. Sadece askeri darbelerle milleti durdurmak da mümkün değildi. Bu yüzden askeri, sivil, ekonomik, siyasi, kültürel her alanda bir proje uygulandı. Projenin patronları İsrail aşırı sağı ve ABD’nin neo-con ırkçılarıydı.
Bu ülkenin bazı paşaları, İsrailli subaylara tekmil verirken, bu ülkenin bütün kaynakları ABD ve İsraillilere peşkeş çekilirken, bu devleti temsil edenler milletimizi onların önüne atıp imhasına çalışırken, koca Türkiye İsrail’in bölge politikalarına rehin verilirken, yerli olan ne kadar insan varsa hedefe konulurken, neocon-ırkçı dalga Türkiye’yi avucunun içine alırken bir çoklarımız 28 Şubat’ı sadece bir iç iktidar kavgası olarak tanımladı.