Yüzyılların siyasi genetiğini yeniden keşfeden ve on beş yıldır
cesaretle kendi yolunu çizmeye çalışan Türkiye, 16 Nisan'da siyasi
tarihimizin en büyük devrimlerinden birini gerçekleştirdi.
Sistemin karmaşasını, belirsizliğini çözdü, kendi kararını verdi,
yol haritasını belirledi. Yüzyılların tarih yapıcı geleneğini
bugüne taşıdı, küresel iktidar alanında merkezi bir yer edindi.
20. Yüzyılın dondurulmuş tarihi işte şimdi sona erdi; o parantez
şimdi kapandı, yeni yükseliş dönemi şimdi başladı. Yeniden kuruluş
şimdi gerçekleşti. Türkiye'nin büyük oynama vakti şimdi geldi.
Siyasi perspektif, irade ve liderlik olarak buna çoktan hazırdı ama
Türkiye içeriden ve dışarıdan yürütülen saldırıların üstesinden
şimdi gelebildi.
Savaşa savaşa, mücadele ede ede, engelleri aşa aşa büyük yürüyüşüne
devam etti ve 16 Nisan günü dev bir adım daha attı.
Türkiye için yeni tarih başlamıştır!
Şüphesiz bu adım, geleceğin tarih sayfalarında “büyük dönüşüm günü”
olarak yerini alacaktır. Çünkü bir kapı açılmıştır, ülkemizin
siyasi geleceği de, coğrafya ve küresel ölçekte etkileri de bu yeni
duruma göre şekillenecektir.
Yani, yeni bir tarih başlamıştır.
15 Temmuz'daki, bu ülkeyi imha etmeye, parçalara ayırmaya dönük, o
ağır saldırının üstesinden gelen, ülkeyi ve milleti bir arada
tutmayı başaran ve bir gecede Kurtuluş Savaşı veren irade, o
iradeye milletin verdiği destek ve coşku, bir kez daha Türkiye'ye
yön vermiştir.
3. şoktan sonra gelen 3. yükseliş dönemi bu
Milli eksen, vatan ekseni bir kez daha galip gelmiş, milletimizin
tarih yapıcı kaderi bir kez daha dünya sahnesine çıkmıştır.