Dünkü AK Parti Kongresi, sadece Genel Başkan ve ardından Başbakan'ın değişmesiyle sınırlı bir durum değildi. Bayrak değişimi, yumuşak geçiş, sorunsuz devir teslimin çok ötesinde anlamlar içeriyordu. Kongre, derin bir sistemik dönüşümün, Başkanlık sistemine geçişin açık ilanıydı. Binali Yıldırım'ın Başbakanlığı'nın başladığı tarih, Cumhuriyet tarihinin en keskin dönüşümün başladığı tarih olarak kayıtlara geçecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi dönüştürme projesinin en önemli eşiği bu kongre ile aşılmış, AK Parti, yeni döneme göre kendini formatlamış oldu. Bundan sonra AK Parti'de genel başkanlık güç/iktidar alanı değil sadece koordinasyonla sınırlı bir yetkidir. Başbakanlık ise, Türkiye'nin iç iktidar biçimlenmesiyle bağlantılı bir yetki alanı değil, sadece hizmet ve hizmetlerin koordinasyonu ile alakalı bir pozisyon olacaktır. Çünkü Başbakanlık makamı, geleneksel iktidar alanından çıkarılmıştır. Bu içeride de böyledir, uluslararası ilişkilerde, dışarının Türkiye ile ilişkilerinde de böyle olacaktır. Dolayısıyla Başbakanlık bir siyasi kimlik, sürükleyici bir önderlik, toplumsal eğilimleri yöneten bir makam olmayacaktır.