Dört milyar dolar vererek Amerikan askerlerinin biraz daha Suriye’de kalmasını sağlamanın “İran tehdidi”yle hiçbir alakası yoktur. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın “ABD askerleri Suriye’de kalmalı” sözünün arkasında İran-Suud gerilimi yoktur. Bu tavrın “İran tehdidi” gerekçesiyle ABD’den 100 milyar dolarlık silah almakla da bağlantısı yoktur.
Trump’ın, “Öyleyse masrafımızı ödesinler” sözünün hemen ardından Suriye’nin kuzeyindeki ABD askerlerinin masraflarını üstlenmelerinde, doğrudan Türkiye’ye yönelik bir tavır, bir niyet, bir hesap, bir gizli anlaşma vardır. Muhtemelen o dört milyar dolarlık “masraf”ı da S. Arabistan değil, Birleşik Arap Amirlikleri (BAE) ödeyecek.
Türkiye karşıtı ‘Arap Bloku’ kimin projesi?
Kim öderse ödesin, bir anlamı yok ama açık biçimde Türkiye’yi hedef alacak bir Arap bloku oluşturmaya dönük ciddi bir uluslararası planlama söz konusu. Bizi de burası ilgilendiriyor zaten. Bir kere Suriye’deki ABD askerleri İran’ı rahatsız edecek bir yerde değil. Kuzey Irak’tan Basra Körfezi’ne kadar olan bölgede yani Irak topraklarındaki ABD askerleri İran için tehdit oluşturuyor.
Suriye’nin kuzeyinde ve tamamen Türkiye sınırlarının sıfır noktasında yüzlerce kilometrelik bir kuşakta ABD askeri konumlandırmak İran’la değil Türkiye ile ilgili bir durum. Ayrıca Suriye’nin tamamı için baktığımızda bile ABD’nin bu ülkede askeri bir üstünlük kurma, ülkenin geleceğini biçimlendirme pozisyonu yok. Öyleyse birileri Türkiye’ye yönelik bir proje için ABD askerlerini finanse ediyor. Mesele Suriye meselesinin ötesinde bir başka hesabı masaya getiriyor.
İki lider, coğrafya ölçeğinde, derin bir düşmanlığın temellerini atıyor..