Foreign Affairs dergisi, “Demokrasi ölüyor mu” diye kapak yapmış. Dünyada demokrasinin gerilediğinden, zayıfladığından hareketle “Demokrasi dönemini sonu” teması işleniyor. Demokrasi, dünya genelinde 1930’lardan bu yana en kötü dönemini yaşıyor dergiye göre.
İçerik ne olursa olsun, cümleler nasıl olursa olsun, kesinlikle tartışılması gereken bir konu bu. Ama aydınların, düşünürlerin yönlendirebileceği bir tartışma bu açığı kapatmayacaktır. Çünkü onların formatlayamadığı bir zihin dünyası oluşuyor, onların dengeleyemediği bir güvenlik dünyası inşa ediliyor. Bence Türkiye’nin bu anlamda dünyayı ve kendini okuma konusunda bir çaba içine girmesi gerekiyor.
ABD ve AB, demokrasiden, özgürlükten söz etmiyor artık, dikkat ettiniz mi?
Bu bir demokrasi karşıtlığı, Batı karşıtlığı meselesi değil. Bu ideolojik bir tartışma da değil. Bu, insanlığın ortak geleceğine doğru nehirlerin nasıl aktığıyla, ne yöne aktığıyla, insanlığın nasıl bir yeni hikaye yazmaya başladığı ile alakalı bir meseledir.
Konu çok önemli. Neredeyse yirmi yıldır, dünyadaki yeni tartışmaların bir kısmını belki de ilk kez Türkiye kamuoyuna taşıyanlardan biri oldum. Türkiye ve bölgemize yönelik bir takım hazırlıklar, yeni tartışma konuları, çoğu zaman ilk kez bu köşede yer aldı. On yıl önce, bir konuda çalışma yapılıyor, Türkiye’yi çok etkileyecek, bölgede ciddi değişikliklere neden olacak diye dikkat çektiğim projelerin bir çoğunun bugün gerçekleşmiş olduğunu görüyorum.
Son iki yıldır yazdığım yazılarda ise, “Avrupa Birliği ülkeleri artık demokrasiden söz etmiyor, insan haklarından söz etmiyor. Bu hiç dikkatinizi çekmiyor mu” mahiyetinde sorular sorarak, sezdiğim, farkettiğim, anlamlandırmaya, kavramsallaştırmaya çalıştığım yeni durumlara dikkat çekmeye çalıştım.