Türkiye, “iki kıta arasında köprü”, “Batı’nın cephe ülkesi”, kendi coğrafyasında “Atlantik İttifakı’nın ileri karakolu” gibi stratejik değer tanımlamalarına sığmayacak bir ülkedir artık. Bugüne kadarki jeopolitik tanımlamaların tamamı devre dışı bırakılmalıdır.
Kendi vatanımız, kendi coğrafyamız, kendi tarihimiz, kendi gelecek hesaplarımız, kendi tehdit algılarımız, kendi çıkar ve önceliklerimize göre bütün tanımlamalar yenilenmelidir.
Batı çıkarlarına ayarlı tezler masaya yatırılmalı, Türkiye’nin “yeni durumu”na göre gözden geçirilmelidir. “Türk-İsrail Ekseni”nin bu ülkenin imhasına dönük bir proje oluğu nasıl anlaşıldıysa ve bundan vazgeçildiyse, Soğuk Savaş artığı güvenlik algılamaları, ittifak halkaları yeniden ele alınmalı, bazılarından derhal vazgeçilmelidir. Bu yöndeki “muhafazakar” bakış terkedilmeli, kurumsal akıl yenilenmelidir.
Mülteci sorunlarıyla kendileri uğraşsın..
Türkiye’yi İsrail’i korumak için seferber edenlerin niyetleri nasıl sorgulandıysa, bu ülkeyi ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin koruma kalkanı haline getiren anlaşmalar, ittifaklar, planlamalar sorgulanmalıdır.
AB’nin ya da üyelerinin taşeronluğunu üslenecek, onlar adına sınırlarını koruyacak, mülteci akınını kendi topraklarında tutup AB’yi rahatlatacak bir ülke değiliz artık. Ne onların askeriyiz, ne sınır muhafızlarıyız, ne de Avrupa rahat uyusun dile uykumuzu kaçıracak bir ülkeyiz.