Ülkemize yönelik bütün saldırılar, içeriden operasyona dair bütün girişimler, dışarıdan, özellikle güneyde hareketsiz bırakmaya dönük bütün plan ve projeler “Türkiye’yi durdurma” amaçlıdır.
Askeri teknoloji yaptırımları, ABD’den gelen dolar ve ekonomik baskı fırtınaları, bütün bölgede yalnızlaştırma girişimleri 15 Temmuz’da tanık olduğumuz büyük hesaplaşmanın parçalarıdır.
Irak işgal edilirken, Çekiç Güç planı uygulanırken, ülkemizin güneyinde ABD koruması inşa edilirken, Suriye savaşı çıkarılırken, bu ülkedeki devletler mücadelesi içinden çıkılmaz bir hale getirilirken, bütün bunlara paralel biçimde Türkiye ile Batı arasına mesafe açılırken, NATO dahil bütün Batılı üst yapılar Türkiye aleyhine pozisyon alırken amaç yine aynıdır: Türkiye’yi durdurmak… Yüz yıl sonra coğrafya inşa edecek, tarihi değiştirecek güç sıçramasının önüne geçmek.
Doğu Akdeniz, Basra Körfezi, Kızıldeniz: İnsanlığın anavatanında kıyamet savaşı
En yakın müttefiklerin en yıkıcı düşmanlarımız haline gelmesi, Birinci Dünya Savaşı sonrası birlikte hareket ettiğimiz Ege Denizi’nin karşısındakilerin ülkemize karşı ortak hat oluşturması, bizi tehdit görmeleri, bu “tehdit” kavramını ilmik ilmik işlemeleri ve zihinlere yerleştirmeleri, yükselişe geçen bu ülkeye karşı alarm zilleri çalmaları, onların tarihi dondurma planları ile bizim tarihi harekete geçirmemiz arasındaki büyük mücadelenin kendisidir..
Coğrafya savaşı Irak’la başladı, Suriye ile devam etti, şimdi Doğu Akdeniz’de yoğunlaşıyor. İran’dan Akdeniz’e, Doğu Karadeniz’den Basra Körfezi’ne, Basra Körfezi’nden Kızıldeniz’e bir harita çalışması yürütülüyor. Bu çalışmanın içinde bütün ülkeler var. Anadolu’dan Mezopotamya’ya, Filistin’den Mekke’ye, Kuzey Afrika’dan Yemen’e kadar yeryüzünün kadim topraklarında bir dünyalar savaşı, hesaplaşması pişiriliyor. Dinlerin, medeniyetlerin, insanlık tarihinin merkezinde, insan ırkının anavatanında çok büyük bir yıkıma girişiliyor.