Türkiye ciddi ekonomik saldırı altında. Bu bir ekonomik kriz değil, apaçık saldırı ve hepimizin gözleri önünde devam ediyor. Üstelik bir dış tehdit olarak planlandı, çokuluslu müdahale olarak yürütülüyor. Ekonomik saldırı, siyasi saldırıdır, güvenlik saldırısıdır, ülkemizin geleceğini yok etme hesabıdır.
Memnuniyetsizler kitlesi oluşturup yeni bir dış müdahale için içeride ortam oluşturma çabasıdır. Bu saldırılar, Gezi teröründen bu yana devam eden, 15 Temmuz’da imha harekâtına dönüştürülen ABD merkezli saldırı dalgalarının yeni bir uzantısıdır. Bu yönüyle ekonomi ile başlayıp siyasi sonuç elde etmeye dönük bir projedir, “Türkiye’yi durdurma” girişimidir.
“Birinci tehdit” ekonomi üzerinden saldırıya geçti
Dikkat ederseniz; ülkemizin güneyinde, Irak’ta, Suriye’de harita oluşturmaya çalışan güçlerle Türkiye’nin bölgesel güvenlik kaygıları çatışmış, jeopolitik hesaplaşmalar yaşanmış, ABD ile aramızda uçurumlar oluşmuş, neocon-İsrail aşırı sağının bölgemizdeki tasarrufları Türkiye için birinci tehdit haline gelmiş, İkinci Dünya Savaşı sonrası en derin kırılma yaşanmaya başlanmıştır.
Siyasi, jeopolitik eksenli saldırı dalgaları ülkemizin olağanüstü direnciyle büyük oranda aşıldı. Şimdi bu müdahalelerin ekonomi ayağı başlatıldı. Yeni mücadele, yeni direnç bu eksende yaşanacaktır. Kimse bunu dar anlamda ekonomik saldırı olarak yorumlamasın, değildir. Çünkü ekonomi üzerinden 15 Temmuz hedeflerine ulaşılmak istenmektedir.
Bu bir ‘ekonomik terörizm’dir, ‘terörle mücadele’ yapacağız