Kuzey Suriye Projesi'ne, projenin dışarıdaki
planlayıcılarına, başta Aydın Doğan
grubu olmak üzere
içeridekipazarlamacılarına, Türkiye'nin en uzun
sınırını cepheyedönüştürenlerin bu
işi terör üzerinden nasıl ihale
ettiklerineyönelik uyarı yazılarında hep şunu söyledim:
“Harita değişince yapacak hiçbir şeyiniz
kalmayacak.” Sözümü yönelttiğim çevreler ülkemizin siyasi
karar alıcıları ve askeri bürokrasisiydi.
Endişeliydim ve hala öyleyim. Irak işgalinin gerçekleştiği 2003
yılından bu yana adım adım sınırlarımıza dayanan
tehlikeyi iyi okuduğumu düşünüyorum. Endişemin
kaynağı da burasıydı. Çünkü,Türkiye'yi bölgesel
kaos fırtınasının içine çekip istikrarsızlaştırmaya
dönük projenin başarısı tamamen Türkiye'nin iç
istikrarsızlığından, siyasi belirsizlikten, ataletten ve
askeri bürokrasinin isteksizliğinden besleniyordu.
İçeride kaos oluşturup ülkeyi felç
etmeye dönük daha önceki denemeler atlatılmıştı ama
bu denemeler ülkenin enerjisini önemli ölçüde
azaltmıştı. Gezi bu denemelerdendi, 17 Aralık bu
denemelerdendi. Ukrayna ve Mısır senaryoları
tutmayınca,Erdoğan öfkesi, Ak Parti nefreti oluşturup etnik
milliyetçilik ve terör üzerinden yeni bir
deneme başlatılmıştı.