Türkiye’nin ekonomik sıkıntıya girmesi, krizin özellikle dışarıdan dayatılması ve siyasi dalgalarla gelmesi, krize yönelik bir tür korku psikolojisinin kamuoyunda hızla yaygınlaştırılmak istenmesi, “yeniden içeriye mecbur bırakma” gibi klasik bir yöntemi bir kez daha masamıza koydu.
Her ne kadar, güneyimizdeki gelişmelere kayıtsız kalmasak da, İdlib için harika bir sonuç alsak da, Münbiç’teki ABD oyalamalarının farkında olsak da, ABD finans çevreleriyle bağlantıyı güçlendirsek ve Avrupa ile daha güçlü ekonomi arayışına girsek de, özellikle Asya’da yükselen ekonomilere yönelsek de, yine de içeride öyle meşgul edileceğiz ki, bazı şeylerin elimizden kayıp gitmesine seyirci bile kalabiliriz.
Bize yine tuzak kurdular. Zor oyunu bir kez daha bozmalı..
İşte tam bu sırada, bugünlerde, içeride ve çevremizde olanlara olağanüstü bir dikkatle bakmak, ne kadar zorlansak da, gözümüzü dışarıdan ayırmamak, körleşmemek, bizi kör etmek isteyenlere meydan okumak zorundayız. Çünkü ister siyasi ister ekonomik olsun, ister içeriden ister dış müdahaleden kaynaklansın, içeride karşı karşıya bulunduğumuz her sıkıntının çözümü dışarıda harekete geçmek, inadına daha da dışarıya yönelmektir.
Çünkü zamanın ruhu da, konjonktür de, küresel ölçekte yeni güç hareketliliği de bizi buna zorlamaktadır. Zor oyunu bozacaktır ve bir kez daha bozmalıdır.
Çünkü biz ne zaman içeriye yönelsek, buna mecbur bırakılsak çevremizde olağanüstü gelişmeler olur ve bizim müdahalelerimiz bu şekilde engellenir. Bir şey yapamayacak hale geliriz. Çaresizce izleriz, o iş oluncaya kadar içeride çabalar dururuz.