Herkesin çok söz söyleyip pek bir şey söylemediği, popüler cümlelerin arkasına sığındığı bir dönemdeyiz. Sesi çok çıkanların doğru şeyler söylediği gibi bir yanlış kanaate sabitlendik gidiyoruz.
Piyasa malzemesi olmanın ötesine gitmeyen sözün, riyadan kurtulamadığı, maddi yatırım aracına dönüştürüldüğü talihsizlikler yaşıyoruz. Hesapsız, sadece ülke için, millet için, değer için öne atılması gerekenlerin konjonktür hesapları yaptığı, denge oyunları oynadığı, fitne-fesatla iş tuttuğu, sözünü esirgemeyenlere karakter suikastleri düzenlediği bir zihinsel zehirlenmişlik adeta dip dalga gibi yayılıyor.
Sözü doğrular için değil, menfaat-çıkar için bir kurşun gibi kullananlar artık bu amaçla “kiralık katiller” besler hale geldi. Televizyon ekranlarından, gazete köşelerinden, özellikle sosyal medya hesaplarından üç kuruş menfaat uğruna önüne geleni kurşuna dizen ismi gizli, ruhu kara saldırı timlerimiz var artık. Söz hiçbir dönemde, bunlar üzerinden yürütülen operasyonlarda olduğu kadar ucuzlamamıştı.
Büyük davalar, ucuz numaralar
Oysa açık yüreklilikle, cesur sözlerle, yılmadan bu zor ve dar zamanda öne atılmak gerekiyor. Türkiye son üç yılda, olağanüstü zorluklar atlattı. Darbe üstüne darbe tezgahlandı, çokuluslu müdahaleler ardı ardına servis edildi. Sokak teröründen devlet içine sinmiş istihbarat operasyonlarına, Türkiye'yi dünyaya terör devleti olarak göstermeye dönük imaj operasyonlarına, iç savaş senaryolarına, ülkeyi terör üzerinden felç etmeye dönük müdahalelere kadar, bizi millet olmaktan, ülkemizi vatan olmaktan çıkarmaya dönük girişimler oldu.