Bütün terör örgütlerini Türkiye’nin karşısına diktiler. DEAŞ’ı da, PKK/PYD’yi de bölgesel istilanın tetikçileri olarak besleyip Türkiye sınırlarına yığdılar. Suriye savaşını bahane edip, terör örgütleri üzerinden ülkeyi çevrelemeye, kuşatmaya çalıştılar.
Sınırlarımızın hemen dibinde terör ordusu kuranlar, içeride de FETÖ ve benzeri yapılanmaları iç işgalci olarak kullanıp hem sınırdan hem içeriden vurmaya çalıştılar. Vurdular da... Bu ülkeye çok ağır zayiatlar verdiler, bedeller ödettiler.
Bunlar da yetmedi, bölge ülkeleri üzerinden “Türkiye karşıtı blok” oluşturdular. İran’ı gösterip Türkiye’yi vuranların hesapları çok netti. Bu ülkenin, 1. Dünya Savaşı sonrası, tam yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkmasını, yeniden yükselişe geçmesini, yeni bir kuruluşun temellerini atmasını, yeniden coğrafya inşa edici, tarih yapıcı rolüne dönmesini engellemekti.
Fırat’ın Doğusu’na müdahaleye karşı çıkış bu ülkeye ihanettir
Türkiye, 20. yüzyıla yayılan vesayeti sorgulamaya başladıktan sonra, bu vesayetten kurtulma mücadelesine girdikten sonra, içerideki vesayet çevrelerini tasfiye etmeye başladıktan sonra hem içeriden, hem Batı’dan, hem bölgemizden gelen saldırıların tamamı, “Türkiye’yi durdurma” planları çerçevesinde başlatılmıştır.
Onlar saldırdı biz direndik, onlar durdurmaya çalıştı biz daha hızlı yürüdük, onlar zayıflatmaya çalıştı biz daha da güçlendik. İşte bu böyle bir mücadeledir. Türkiye böyle bir tarihsel hesaplaşma içindedir.