Aylardır bir büyük tehlikeden söz ediyorum. Her geçen gün Türkiye’ye daha da yaklaşan bir tehdit, ülkemizin geleceğini mahvedecek bir gelişme hakkında kendimce uyarılar yapmaya çalışıyorum. 15 Temmuz’u yaşamış bir millet olarak bir teyakkuz çağrısı yapıyorum. Çünkü biliyorum ki, 15 Temmuz bitmedi, müdahale dönemi kapanmadı, Türkiye’ye yönelik çokuluslu saldırı yeni bir formatla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.
Kamuoyu operasyonlarına maruz kalmadan, onların etkisinden sıyrılarak güneyimizdeki gerçeği açık ve net olarak görmek zorundayız. Çünkü Türkiye için önümüzdeki yıllarda en büyük tehdit Güney’den gelecektir ve bu, ülkemizin gelecek hesaplarını sıfırlama gücüne sahip olacaktır. Yani, tehlike sandığımızdan çok büyüktür ve sandığımızdan çok daha yakındır! Türkiye kuşatılmakta, çevrelenmekte, güney kapıları tamamen kapatılmaktadır.
İran sınırından Akdeniz’e, Türkiye’yi boğma harekatı
Bugünden, hemen, derhal, hamaset ve duygusallıktan kurtulup gerçekçi adımlar atmayı ihmal edersek, o krizin üstesinden gelemeyebiliriz. Zira Güney’den gelecek saldırı ile eş zamanlı olarak Türkiye içinde devasa siyasi ve toplumsal karışıklıklar denenecek, 15 Temmuz’dan daha ağır bir travma Türkiye’nin önüne konulacaktır. Tahminimce bu krizi 2019’dan önce servis edeceklerdir.
Irak’ın kuzeyinde, Mesut Barzani’nin referandum girişimi ile Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’nin harita çalışması tek bir projedir. PKK ile Barzani’nin birbirinin zıddı olduğu söylentisi, ABD’nin “PKK ayrı PYD ayrı” söylemi kadar gülünçtür, oyalayıcıdır, zihin bulandırıcıdır.
İran sınırından Akdeniz’e uzanan, Irak ve Suriye’nin kuzeyini rehin alan o koridor bir dış müdahale, işgal alanı olarak planlanmış, yabancı orduların Mezopotamya’nın kalbine yerleşmesi kadar tehlikeli sonuçlar doğuracak bir çokuluslu projedir.