Bir haftayı geçti; aralıksız ve sistematik bir saldırı altındayım. BAE’li Muhammed bin Zeid ve Suudi Veliaht Muhammed bin Selman’ın fonlayıp yönettiği medya ve sosyal medya çeteleri, Türkiye’ye ve şahsıma yönelik ağır itham, hakaret ve tehditler yağdırıyor.
Akla hayale gelmeyecek iddialara, çirkefliklere, tuhaf hezeyanlara, komplolara bakınca, Arap sokağının nasıl zehirlendiğini, gerçeklerden nasıl koparıldığını, nasıl zayıf bırakıldığını, nasıl zihinlerinin bulandırıldığını, kendi ülke ve coğrafyalarına yabancı bir amaç için nasıl provoke edildiğini görüyorum.
Ürkseydim bu tür yazılar yazmazdım
Normalde böyle saldırıları hiç ciddiye almam, şimdiye kadar almadım. Bu bir kibir ya da tevazu eksikliği değil. Mesele Türkiye olunca, bu ülkenin büyük mücadelesi olunca, binlerce yıllık siyasi gelenek ve genetiğin bugüne taşınması olunca olağanüstü bir hassasiyet ve keskinlikle mücadeleye kilitlenen biriyim. Türkiye ve coğrafyanın geleceği ana eksenimdir ve öyle de devam edecektir.
Türkiye’de sadece son beş yılda, bu yönde uğradığım hakaret, saldırı, iftiralara takılsaydım, bugün çok yakından tanıdığım ve bildiğim bir başka “çevre” tarafından yürütülen kampanya ve kişilik suikastlarından ürkseydim zaten bu tür yazılar yazmazdım.
‘İçeriden’ bir çevre ve bazı örgütlerle paralel