Türkiye çok yönlü, çok cepheli, çokuluslu, çok örgütlü, çok
karmaşık bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya. Cumhuriyet'in
kuruluşundan bu yana böyle bir tehdit, böyle bir saldırı hiç
yaşamadık. Böylesine kancıkça bir düşman hattı, ittifakı, ekseni
hiç olmadı.
Yakın geçmişte bu denli kafa karıştırıcı, bu denli tanımlanması
zor, belirsizliklerle dolu bir saldırı hiçbir ülkeyi hedef almadı.
Terör örgütleriyle, terör saldırılarıyla ya da işgallerle yüzleşen
ülkeler oldu ama hepsinde cepheler keskindi, hepsinin tanımlanması
kolaydı, hedefler ve uygulanan yöntemler biliniyordu. Geriye sadece
o saldırılarla, o örgütlerle ya da o ülkelerle mücadele kalıyordu.
Bazı ülkeler mücadele ediyor, bazı ülkeler teslim oluyordu.
Hepsinin patronu aynı, hepsinin hedefi Türkiye..
Türkiye'de ise, düşman cephesinde her renkten örgüt var. Etnik
kimliğe sahip örgütlerden dini kimliğe sahip örgütlere, mezhep
eksenli örgütlerden istihbarat teşkilatlarının pis işlerini yapan
örgütlere kadar hepsi var. Normalde birbiriyle alakası olmayan, yan
yana gelmesi mümkün olmayan hatta çoğu zaman birbiriyle çatışan bu
örgütlerin hepsi Türkiye'ye karşı aynı mevzide hareket ediyor. Aynı
talimatla ortak saldırılara girişiyor.
İşin daha da vahimi; Türkiye'yi hedef alan terörün arkasında her
cepheden, her kıtadan ülke var. Avrupa'dan, Amerika'dan,
Ortadoğu'dan birçok ülke, kirli işlerini yaptırdıkları terör
örgütlerinin arkasına sığınıp Türkiye'yi vuruyor. Önceleri örtülü
yürütülen bu savaş, özellikle 15 Temmuz'dan sonra açık savaşa
dönüştürüldü.
NATO ortaklarımız bizi terörle vuruyor
NATO ülkelerinin, toptan mücadele ettikleri örgütler Türkiye'ye
saldırırken aynı NATO ülkeleri o örgütlerin arkasından iş
çeviriyor. ABD ve Avrupa ülkeleri, terör örgütleri listesine
aldıkları örgütler üzerinden Türkiye'ye saldırıyor, bu örgütlere
silah veriyor, para veriyor, eğitim imkanı sunuyor ve açık hedef
belirliyor.