Önce bin 128 kişinin teröre arka çıkan bildirisi, ardından
sinemacı ve edebiyatçı adı altında
yürütülen destekkampanyaları hiç de hafife alınacak bir tavır
değildir. Kronikleşen hınç psikolojisinin ötesinde bu
tavır, Türkiye'nin ve coğrafyanın içinde bulunduğu sıkıntılarla
birlikte düşünüldüğünde bambaşka birresim çıkıyor ortaya. Ve
bu, gözalıcı renklerle, süslü cümlelerle boyanmış “düşmanca”,
“haince”, “sinsice” çizilmiş bir resim.
Türkiye içinde yaşanan krizi, “terör” adı altında
Türkiye'nin bir bölümünde yürütülen işgal girişimlerini,
sınırlarımızın hemen güneyindeki
kaos fırtınasının yansımalarını,
ülkemizi rehin almaya dönük karmaşık müdahaleleri
dikkatle izlediğinizde, ortada “ifade özgürlüğü” ile
tartışılacak bir şey olmadığını, ciddi bir tehdidin Türkiye
kamuoyuna pazarlanmasının söz konusu olduğunu ve buradaki
tavrın açık bir “cephe tavrı” olduğunu göreceksiniz.
Kürt meselesi değil, terör değil, yeni savaş dalgası
Az sayıda “saf” belki bilmeden imzalamış olabilirler
ancak bu işmahiyeti, çıkış gerekçesi, organizasyonu, ana
omurgası ve Cizre'de terör örgütünün kullandığı silahların menşei
kadar yabancıdır. Oralardaki işgal girişimi kadar Türkiye
düşmanıdır. Suriye'de oluşturulan Türkiye karşıtı çokuluslu
ortaklık kadar tehditdoludur.