Bir adam; “ışıklar yanıyor” dedi. Ne kastettiğini çok iyi biliyordu.
Türkiye’nin en küçük düşürücü, en aşağılayıcı ayıplarına çağrı yaptı. Sembolizmin en çirkin halini sergiledi.
Zihinleri, hafızaları canlandırdı. Eskiye, kötüye, bağnazlığa, vesayet rejimlerine özlemini duyurdu.
O gece Türkiye’nin sinir sistemiyle oynadı: Korkuttu, ürküttü. 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı, 15 Temmuz’u hatırlattı: “Bir daha yaparız, ayaklarınızı denk alın” dedi.
Hukuk sisteminin en üst kurumunda yer almış bir adam, aslında o gün bütün ülkeyi tehdit etti. Bir FETÖ’cü dil, bir darbeci dil kullandı.
İlkel umut, kötücül dilek: Zihinlerinden bir “acaba”, içlerinden bir “belki” geçti.
Gazeteciler heyecanlandı, eski darbeciler heyecanlandı, millet iradesini bay-pas edip kısa devre iktidar peşinde olan siyasi partiler heyecanlandı. Bir ilkel umut, bir kötücül dilek harekete geçirildi. Öfke, kin, intikam duyguları yeniden uyandırıldı.