Dünyanın merkez iktidar alanı çökerken hep yeni güçler, belki daha büyük güçler öne çıkar. Şaşırtıcı, şok edici değişimler yaşanır. Trajik çöküşler, dramatik, göz kamaştırıcı yükselişlere tanık olunur. Bu değişimler yüzyılları biçimlendirecek değişimlerdir. Böyle dönemler insanlık tarihinin en keskin dönüşleridir. Medeniyetlerin yükselişi, durgunlaşması, çökmesi ya da yeniden canlanması işte bu dönemlerde olur.
Günübirlik hiçbir düşünce, söylem ve hareket bu büyük sarsıntıyı anlamaya, açıklamaya yetmez. Daha geniş bir gözle, akılla, hafıza ile, tarihin derinliklerinden bugüne ve geleceğe bakma ile, coğrafyayı ve dünyayı geniş ölçekte okuma çabası ile, güçler haritasındaki değişimle, yeryüzünün fay hatlarındaki hareketlilikle yarınları okuma, bundan sonra ne olacağını görme, geleceğin Türkiye’sini tahmin etme fırsatı buluruz.
Türkiye’nin yükseliş dönemi başlamıştır
Daha net biçimde bugünkü büyük hesaplaşmanın aslında ne olduğunu böyle öğreniriz. Bir önceki yazımda “Selçuklu’nun kuruluş dönemdeyiz. Osmanlı’nın kuruluş dönemindeyiz. Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeyiz” diye yazdım. Bugün Türkiye, Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet dönemi siyasi sürekliliği üzerinden yeni bir yükseliş döneminin başındadır.
Bu yüzden çok büyük bir mücadelenin, hesaplaşmanın tarafıdır hatta merkezidir. Bu yüzden bir nevi kuruluş dönemi, geleceğin dünyasında merkezileşme dönemi, 20. Yüzyıl sonrası büyük açılım dönemi yaşanmaktadır. Büyük iddialar, büyük hesaplar, büyük mücadeleler dönemidir bu. Küçük hesaplara, kişisel hırslara, siyasi körlüklere kurban verilecek bir fırsat değildir.
Zihinsel parçalanmışlık, zihinsel felç, en büyük yenilgimiz oldu..