Madem “çokuluslu saldırı”lar altındayız, bizim de bir çokuluslu cephe ya da cepheler inşa etme dışında hiçbir seçeneğimiz yoktur. Madem bizim ülkemize, coğrafyamıza “koalisyonlar” altında, “ittifaklar” altında geliyorlar, bizim de “koalisyonlar”, “ittifaklar” oluşturma dışında seçeneğimiz yoktur.
Madem 15 Temmuz bir “çokuluslu müdahale”, 28 Şubat bir çokuluslu müdahale, PKK üzerinden ülkemizin sınırlarının aşındırılmasına yönelik planlar birer çokuluslu müdahale, Suriye’nin kuzeyindeki “Türkiye Cephesi” hazırlığı bir çokuluslu proje, burada oluşturulması planlanan garnizon harita üzerinden dört ülkeyi birden parçalama senaryosu bir Batılı çokuluslu proje, bütün bunlara direnme hattımızı, karşı koyma girişimlerimizi, çokuluslu ittifak halkalarıyla biçimlendirmemiz zorunluluktur.
Türkiye çok büyüdü, çok daha büyüyecek
Onlar koalisyonlarla geliyorlarsa, onlarca devletle müdahale ediyorsa biz de bütün coğrafya ile hareket etmek durumundayız. Türkiye çok güçlü bir ülke, çok hızlı büyüyen ve güçlenen bir ülke. Bütün bu projelerin mimarlarını ürküten bir etkinlik genişlemesi yaşayan bir ülke. Ama güçlü bir bölge ile, bölgede güçlü bir Türkiye olarak bu mücadelenin üstesinden gelebilir.
Artık ulus devlet modelleri, yeniden inşa edilen coğrafyamız için de, güç haritası yeniden şekillenen geleceğin dünyası için de yeterli olmayacaktır. Doğu’da ya da Batı’da hiçbir ülke, artık böyle bir modelle geleceğin dünyasına direnme yolunu tercih etmiyor.
Türkiye o “çevre”sini harekete geçirmeli…