Adını bütün anlamlarıyla, bütün renkleriyle, bütün zenginlikleriyle, bütün sıkıntılarıyla, bütün acıları ve sevinçleriyle, bütün yalnızlığıyla sevdiğim vatan.
Biz sensizliği Balkanlar’ın her köşesinde, Kafkaslar’da, Kanal’da, Yemen’de, bir ara Anadolu’da, coğrafyamızın kıyılarında, kalbinde yaşadık. Biz sensizliği, yüz yıl önce dağılan coğrafyamızda, zihinlerimizde, kalplerimizde yaşadık. Biz sensizliğin acısını, umutsuzluğunu, hiçliğini bütün renklerimizde, bütün kimliklerimizde yaşadık.
Biz bu “Son Kale”yi acımızı gizleyerek, susarak, sabrederek, korumayı bildik.
Biz sensizliği Gazze’ye, Yemen’e, Kanal’a, Basra’ya koşup, kollarımızı, kanatlarımızı sağlam tutup, kendilerini Anadolu’yu ayakta tutmaya, son vatan kılmaya adayan Anadolu evlatlarının hatıralarında, yanık türkülerinde yaşadık.
Biz sensizliği, dört bir taraftan kuşatılmışlığı, bütün dünyanın üzerimize geldiği zamanlarda yaşadık. Biz sensizliği Sarıkamış’ta, Çanakkale’de hissettik, bütün Batı dünyası Anadolu içlerine ilerlerken iliklerimize kadar hissettik.
Yüz yıl geçti. Yüz yıl sabrettik. O acıyı unutmaya çalıştık. Asla acılarımızı, yaşadığımız kıyımları belli etmedik. Ağlamadık. Diz çökmedik. Yalvarmadık. Merhamet dilenmedik. Onurumuzu koruduk. Sustuk, susarak ayakta kalmayı denedik. Susarak öfkemizi, ideallerimizi, kendimizi ve seni korumayı, son kaleyi korumayı bildik.