Asıl “büyükelçi krizi” bundan sonra gelecek. ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi üzerinden, 2023 öncesi, ciddi gerilimlerin pazarlanacağını söylemek için erken değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Osman Kavala için açıktan Türkiye’yi tehdit eden, “muhtıra veren” ABD ve dokuz ülke büyükelçisinin sınırdışı edilmesi kararı, sistematik biçimde uygulamaya konulan bir projeyi sarstı. Şok etkisine yol açtı.
Cumhurbaşkanı’nın elçiler konusundaki kararlılığına, olağanüstü Türkiye hassasiyetine, Afrika ziyareti dönüşü uçakta kendisiyle söyleşi yaparken tanık olmuştuk. “İstenmeyen adam” ilan edilmeleri için sürecin derhal başlatılmasını istiyordu.
KESİN KOVULACAKLARDI. KARARLILIĞI GÖRDÜLER. BAVUL TOPLAMAYA BAŞLADILAR.
Ama elçiler “derhal” geri adım atmak zorunda kaldı. Apar topar açıklama yayınladılar. Tehdit açıklamasını kim istemişse, geri adım organizasyonunu da o yapıyordu.
Çünkü onlarınki artık geçmişte kalan bir “ezber”e dayanıyordu. Buyruk verme, talimat verme, ayar verme, içeridekilerle ortak müdahale gelenekleri vardı.
Ama Türkiye artık o “ezberlerin ülkesi” değildi. Türkiye, AB’nin toplamından bile “baskın” bir güce ve etkiye dönüşmüştü. ABD’nin iç zaaflarını görmüş, zayıflıklarını okumuştu. Bunu farkettiğinden beri de “içeride” o eski nüfuz ekipleriyle mücadele ediyordu.