Önceki gün yazdığım “Muhammed Bin Selman, Sayın Prens, bu çağrı size: Kudüs’ü işgal edenlerle Kâbe’yi koruyamazsınız” başlıklı yazı, bölge ülkelerinde derin bir dalgalanmaya yol açtı. Hemen ardından önce Arapça, sonra İngilizce örgütlenen, yıpratıcı bir linç kampanyası, medya operasyonu yürütüldü.
Kampanya Mısır’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) kadar birçok ülke üzerinden organize edildi. Ama merkezin BAE olduğu belliydi. Tepkiler çığ gibi büyümesine rağmen, bir tane bile ciddi eleştiri, kayda değer içerik görmedim. Neden? Çünkü yazıda ifade edilenlerin tamamı doğruydu. Eksikti, fazla değildi.
Bölgede yeni yazılan ve uygulamaya sokulan bir senaryoyu açık ediyordu. Gizlenen ittifakları, o ittifakların hedeflerini, Türkiye karşıtı cephe inşa etme planlarını ifşa ediyordu.
Bütün planlar “Türkiye’yi durdurma” üzerine yapıldı
Yeni bir istilâ dalgası ABD-BAE-Suud-İsrail ekseni üzerinden servis ediliyordu. BAE ve Suudi yönetimi İsrail istihbaratının kontrolüne girmiş, ABD-İngiliz talimatlarını harfiyen uyguluyordu. Hedeflerinde İran varmış gibi gösteriliyordu ama bütün açık ve gizli senaryolar, ittifaklar “Türkiye’yi durdurma” üzerine planlanmıştı.
Şunu not edelim: Suriye’den Irak’a, PKK’dan DEAŞ’a kadar, bölgemizde yeni bir savaş çıkacaksa, iç savaş tezgâhlanacaksa, bir ülke daha parçalanacaksa, çok sayıda yeni terör örgütü kurulacaksa, bunların tamamı bu eksen tarafından yapılacak. Eğer bu eksen ayakta kalırsa, yüz yıl sonra bölgemize yönelen en yıkıcı Batılı istilâ dalgasının taşıyıcısı olacak. Bunu çok yakında göreceğiz.