Türkiye’nin, Batı’ya tek taraflı bağımlılıktan kurtulma, özgür bir gelecek inşa etme, küresel güç haritasındaki eğilimleri okuyup ona göre pozisyon alma, kendini buna göre yeniden kurma, bu tarih aralığının sunduğu fırsatı kullanıp kendi güç havzasına dönebilme yönünde mücadelesi yüzlerce yıllık bir hesaptır. Selçuklu’dan bu güne, bu coğrafyada, Anadolu’da aralıksız bu hesap için direndik, bedel ödedik.
BİZ TESLİM OLMADIK SADECE SABRETTİK. CEZALANDIRILMAYA BOYUN EĞMEYECEĞİZ.
Himaye, vesayet, esaret, tek yanlı bağımlılık, tarihi-siyasi genetiğimize tersti ama gücümüz yoktu, imkânımız yoktu, çok büyük yıkımlar yaşamıştık, yüz yıldır başımızı kaldıramıyorduk. Teslim olmadık, diz çökmedik ama sabrettik. Yeni bir tarih aralığı için, yeniden merkezimize dönebilmek için sabrettik.
Tarih bize o aralığı sunduğunda harekete geçtik. Toparlanma, yeniden güç kazanma, yeniden coğrafyamıza açılma mücadelesi başlattık. Çünkü tarih yapıcı, coğrafya inşa edici bir millettik. İşte tam o zaman aynı eksende bulunduğumuz Batı dünyası, Osmanlı ile yüzlerce yıllık siyasi tarihine döndü, bizi sınırlamaya, durdurmaya, cezalandırmaya girişti.