Herkes, her ülke, her güç çevresi sanki bir olağanüstülük dönemine hazırlık yapıyor. Yaklaşmakta olan bir şeyleri fark ediyor, kendini ve çevresini alabildiğine takviye etmeye çalışıyor, güç biriktiriyor, güç yığınağına yönelik kapıları aralıyor, devleti ve toplumu yeni döneme hazır hale getirmek için büyük gayret sarf ediyor.
Yıllardır bu süreci izliyorum ve bu yüzden yaşadığımız çağı “olağanüstülükler çağı” olarak niteliyorum. Dünya son otuz yıldır böyle bir tarih dönemi yaşıyor. Her olayı, gelişmeyi münferit değerlendirdiğimiz için, her olayın özelinde boğulup gittiğimiz için haritanın tamamını gerçek anlamıyla göremiyoruz. Belki de bize bu dayatılıyor. Belki gözlerimiz bu şekilde kör ediliyor.
Riyad’da aslında darbe oldu
Olağanüstülüğe hazırlığın son örneği, önceki dün Suudi Arabistan’da yaşanan sistemik değişikliktir.
Suudi Arabistan Kralı Selman, ülkesindeki hanedanlık geleneğini ani ve radikal bir kararla değiştirdi. Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’in yerine oğlu Muhammed bin Selman’ı getirdi. Bütün yönetim sistemini ve kadroları da buna bağlı olarak değiştirdi, Tahtın sadece babadan oğula değil toruna da geçmesini sağlayan Anayasa maddesine, “torunlar” ifadesini eklemesi bunun için yetti.
Aslında bu süreç, eğilim ya da hazırlık, önce ABD ve Avrupa’da başladı. Otuz yıl önce İslamcıları düşman ilan edenler, yirmi yıldır terörle mücadele adıyla Müslümanları tasfiye etmeye, küresel iktidar alanının dışına itmeye hatta yerel alanda yaşayamaz hale getirmeye çalışanlar, son on yılda bütün iç güvenlik, vatandaşlık ve olağanüstü hal yasalarını değiştirdiler.