Fırat’ın Doğusu meselesi bizim için terör meselesi ya da PKK/PYD meselesi değildir. Örgütün nasıl isim değiştirdiği, ABD ile PKK’nın için ne tür taktikler denediği, Münbiç’teki “devriyle tiyatrosu” ile Türkiye’yi oyalamaya çalışanların ne tür gündelik manevralar denediği değil.
Biz bölgeye çok daha esaslı bir mesele üzerinden bakıyoruz. Bir coğrafya meselesi, bir harita meselesi, bir tarih meselesi, bir geçmiş ve gelecek meselesi olarak bakıyoruz.
Milli Devlet Aklı’na karşı “yeniden yabancılaştırma”
Bu anlamda PKK da, PYD de, ABD ve İsrail’in bu örgütler üzerinden kurduğu oyun da bizim için böyledir. Suriye’nin kuzeyinde oynanan oyunun arkasındaki akıl da, Türkiye de bunların çok ötesinde bir hesaplaşma içindedir. Söz konusu hesaplaşma Birinci Dünya Savaşı’ndan beri devam etmektedir.
Münbiç’te oynanan tiyatro ile Çekiç Güç uygulaması, Güneydoğu’muzda denenen örtülü işgal girişimi ve 15 Temmuz sonrası hendek temizliği ile Suriye’nin kuzeyindeki “terör koridoru”, PKK üzerinden kırk yıldır Türkiye’ye saldırılmasıyla Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonu, 15 Temmuz iç savaş denemesiyle Irak’ın işgali ve Suriye savaşı, “içeride”ki örtülü “muhalefet” ve “müdahale” teşkilâtlanmasıyla İran sınırından Akdeniz’e uzanan “harita” çalışması, Birinci Dünya Savaşı sonrası ilk kez güçlü bir iktidar alanı oluşturan “milli devlet aklı”na saldırılarla bugünlerde yeniden hissettirmeye başlayan yeniden “yabancılaşma” girişimleri arasında güçlü bir bağ vardır.
Türkiye içi yakın tehdit: Milli mücadele ve coğrafya meselesi