ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John
Kirby'nin; “YPG dostumuz, ortağımızdır”
açıklamasına, NATO Genel Sekreteri Jens
Stoltenberg'in “Türkiye hava operasyonlarını
durdursun” dediği yönünde iddiaları da eklersek,
“Nasıl bir tehditle karşı karşıyayız, içerideki iktidar
operasyonuyla dışarıdaki çevreleme operasyonu arasında nasıl bir
bağlantı var” sorusu çok daha ölümcül bir hal alır.
17 Haziran'da “Türkiye'yi imha planı: Askeri müdahale
şart” başlığı altında vahim bir
tablo çizmiş, duyarlılık
çağrısı yapmıştım.Birileri Türkiye'yi
uyutuyor, içerideki kavgalarla meşgul ediyor ve güneyimizde yepyeni
bir harita çiziyordu. “Kuzey Suriye Koridoru” kimsenin
umurunda değildi ve kimse de nasıl bir senaryonun uygulandığına
bakacak durumda değildi.
Türkiye'yi çevreleme ve Kuzey Koridoru…
Şunları söylemiştim:
Sınırlarımızın sıfır noktasına yığılan, tel
örgüleri zorlayan, Türkiye'ye sığınmaya
çalışan Türkmen ve Arap insan seli, sadece insani bir
dramın göstergesi değildir. Bu sel, yarın Halep'ten bu
tarafa, belkiyüzbinleri Türkiye sınırlarına
akıtacaktır. Korkunç bir insan seli, trajedisi Türkiye
kamuoyunu sarsacak noktalara
ulaşacaktır.
Çok önceden öngördüğümüz ve dikkat çektiğimiz bu gerçeği belki o
zaman
bile idrakten yoksun tavırlar
içine gireceğiz. İnsanlık trajedisi olarak işleyecek, arasındaki
senaryoyu, derin demografik ve jeopolitik hesabı anlamamakta
direneceğiz.
Daha Irak işgal edilirken, ABD ordularının Türkiye'yi
kullanmasısırasında tartıştığımız gerçekler bugün yine
önümüzde. Binlerce kişilik ABD birlikleri, Kuzey
Irak-Akdeniz koridoru üzerine yerleştirilecekti. O
zaman Suriye tarafına değil, Türkiye
tarafınakonuşlanacaklardı. Planlama, K.Irak-Akdeniz
arasında Türkiye topraklarında bir kuşak
oluşturma esasına dayanıyordu. Hesap ortadaydı. 2003
yılından beri de önümüzde duruyor.