https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Suriye’de mezhep savaşı için yeni adımlar atılırken, “Suriye’yi parçala, bölgeyi parçala” planları yeniden sahaya sürülürken, aslında dünyanın tamamında bütün kartlar sahaya sürülüyor.
ABD-Rusya yakınlaşması Çin-Rusya eksenini bitirir mi? Böyle eksen kaymasında Türkiye’nin ve Avrupa’nın durumu ne olur? Onlarca yıldır devam ettirdikleri “İslam’la Savaş”, Batı’nın kendi içinde bölünmesiyle sona erer mi? Sadece sorularla bile her şeyi özetlemek mümkün.
“MEZHEP KARTI” DAHA NE KADAR KULLANILACAK?
İsrail-ABD ekseninin yeni başlayan delilikleri, Rusya’yı rehin alıp İslam dünyası ile ilişkilerini bozar mı? Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik sıcak mesajları ne kadar samimi ve geleceğe dönük ve bizim coğrafyada ne tür sonuçlar üretir?
İsrail ve ABD’nin soykırım ve kitle imha içerikli yeni müdahaleleri Atlantik’ten Pasifik kıyılarına uzanan büyük İslam kuşağında ne tür reaksiyonlara neden olacak?
Otuz yıldır İslam ve Arap topraklarında devam eden savaşların başka bir coğrafyaya kayması mümkün mü? Bölgemizdeki etnik ve mezhep çatışmalarına ayarlı Batılı istila, bu kartı daha ne kadar kullanabilecek?
“DELİLİKLERİN DÜNYASI”NA GİRDİK
Büyük güç kaymalarının delirtici bir hızla devam ettiği bu dönemde, büyük sorulara ciddi cevaplar üremek zorundayız. Şu an her ülkenin kafası karışık. Her ülke, bir gün sonrasını tahmin etmeye, pozisyon almaya, kendini korumaya, bazı ülkeler de bu kaotik dönemi akıllıca kullanıp güç devşirmeye çalışıyor.
Devlet aklı ve mirası, siyasi genetiği ve iddialarının ne olması gerektiğini bilen bütün ülkeler bu belirsizlikten zaferle çıkacak. Diğerleri için bu dönem yıkım anlamına gelir. Çünkü dünya artık çılgınlıkların, deliliklerin dünyası haline geldi. En uçuk, en aptalca, bütün insanlık için tehdit olacak her şey normalleşti.
BU DÖNEMDE HİÇBİR ÜLKE
“İÇERİDEKİ ENGELLER”E
HOŞGÖRÜ GÖSTERMEZ...
Bir sabah, ansızın, hiç ummadığımız ülkelerin “savaş hali”ne tanık olabiliriz. Biz bunun nedenini anlamaya çalışırken dünya bambaşka bir boyuta geçmiş olabilir. Her şey o kadar hızlı değişebilir.
Olağanüstülükler çağında, olağanüstü tedbirli, hazırlıklı, güç kullanma imkanına sahip olma dışında hiçbir yol ve yöntem kalmadı. Böyle bir dönemde, bütün ülkeler, kendilerini zayıflatacak “içerideki engeller”e asla müsamaha göstermeyecektir.
Çünkü bu müsamaha en büyük zaaf ve zayıflık olacaktır. Gelin bu hızlı eksen değişimlerine göz atalım. Tabii bunlar bir hafta sonra çok daha büyük değişimlerin ve tabii ki tehditlerin habercisi olacak.
TÜRKİYE-AVRUPA İLİŞKİLERİ
VE BRICS ÜYELİĞİ NE OLACAK?
Çin, Türkiye’nin BRICS üyeliğini hızlandırmak istiyor. Rusya-ABD yakınlaşmasından, ABD ile Çin arasındaki “Her türlü savaşa hazırız” restleşmelerden sonra Pekin’in BRICS üzerinden yürüttüğü ekonomik/jeopolitik atılımlarını Türkiye ile daha güçlü hale getirmek istiyor. Türkiye ile birlikte Pakistan ve Bangladeş’in de eklenmek istenmesi bir “harita” izlendiğinin işareti.
Aynı anda Avrupa Birliği Türkiye ile yakınlaşmak için ardı ardına adımlar atıyor, sıcak mesajlar veriyor. “Avrupa Savunması” için Türkiye ile ne tür bir ilişki kurabiliriz” arayışlarını sürdürüyor.
Ama Türkiye’ye güvenmiyor. Ondan çekiniyor. Tedirgin ve temkinli hareket ediyor. Aynı tedirginlik Türkiye’de de var. Belki hâlâ “ABD ile işlerdi düzeltiriz, Trump sonrası her şey eski haline döner” umuduyla, Batı, içindeki bölünmeyi, çatlağı büyütmemeye, durdurmaya çalışıyor.
TÜRKİYE-ABD ARASINDA
BÜYÜK KRİZ PATLAR MI?
RUSYA-ÇİN AKSI KIRILIR MI?
Hızlı başlayan, Ukrayna üzerinden tam bir ortaklık görüntüsü veren Trump-Putin yakınlaşması uzun soluklu olmayabilir. Rusya-Çin aksını kırmaya yetmeyebilir.
Ancak bu beraberlik yine de Avrupa’yı korkuttu, Çin’i tedirgin etti, Türkiye için olağanüstü etkinlik alanları açtı. Hem Çin hem ABD, Türkiye ile ekonomik, siyasi, güvenlik alanlarında uzun soluklu yakınlaşmaya dönük kapıları açar mı?
Ya da ABD-Türkiye arasında çok büyük bir kriz patlar mı? Belki de şu an en büyük belirsizlik burada.
Suriye’de yaşanan son olaylar, ABD ve İsrail’in, İran’ın çıkarlarına da uyacak şekilde, Suriye iç savaşını yeniden başlatmaya çalıştığını, PKK/YPG’nin elini güçlendirdiğini, İsrail’in güvenlik ve yayılma haritasına göre pozisyon aldığını, PKK’nın silah bırakmasının İsrail tarafından engellenmek istendiğini, “Suriye’yi işgal ve parçalama” gibi bir ajandanın hâlâ var olduğunu gösterdi.
ABD VE RUSYA; SURİYE İÇİN DE
“MASA” KURMUŞ OLABİLİR Mİ?
ABD’NİN İNTİHARI NASIL OLUR?
İşte tam bu sırada şunu düşünmek lazım: Trump-Putin arasında Ukrayna’da başlayan ortaklık, “ikinci cephe” olarak Suriye’de de devam eder mi? ABD ve Rusya, Suriye için de bir “Masa” kurmuş olabilir mi?
Bu durum, Rusya ile İsrail arasında yeni bir güç birliği oluşturur mu? Eğer bunlar olursa, coğrafyamız çok büyük “yeni savaşlar”ın adresi yapılacak demektir.
Şu anki ayrışmalar ve yeni ittifaklar devam ederse, Çin ve Avrupa ile Türkiye arasında devasa bir ekonomik alan açılır. Dünyanın ekonomik ana hattı, Çin’den başlayıp, Rusya’nın güneyinden, Orta Asya’dan, Türkiye üzerinden Avrupa’yı da içine alacak şekilde, bir ucu Afrika’ya uzanan yeni bir “yeni ekonomik kuşak” oluşturabilir. Bir Güney Kuşağı inşa edilebilir.
Kaynaklar ve koridorlar hesaplandığında, ABD’nin ekonomik ve siyasi varlığını daha dar bir alana hapsedip bu çalışma siyasi ve güvenlik kuşağına dönüştürülebilir. Batı içindeki bölünmeyi de göz önüne alırsak, Trump’ın şu an yaptıkları ABD’nin intiharına dönüşebilir.
“SOVYETLERİ DE İSLAM’I DA YENDİK” DEDİLER.
YENEMEDİLER? BATI’NIN ZAFER DÖNEMİ BİTTİ
Olağanüstü belirsizlik dönemi başladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana devam eden bütün güç blokları parçalandı. Buna bağlı olarak bütün ittifak, düşmanlık, ortaklık, tehdit kavramları yer değiştirdi. Neler olur bilemiyoruz ama Batı’nın kendi içinde bölünmesi, iki dünya savaşı dönemlerini hatırlatıyor.
Sovyetlerin çöküşü ile ilan edilen “Batı zaferi” burada sona erdi. “Sovyetler’i yendik”, “İslam yükselişini yendik” söylemleri Batı dünyasının tarihin sonuna kadar nihai zaferi olarak görülürdü.
Ancak Batı artık “Muzafferler Bloku” değil. Çünkü şu an; Çin’in, Rusya’nın, Türkiye’nin 21. yüzyıla dönük jeopolitik plan ve hedefleri, “Batı Tükenmişliği”nin çok ötesinde bir gelecek kurgusu içeriyor.
RUSYA’NIN İLK YENİLGİSİ SURİYE OLDU
Batı Soğuk Savaş’ı kazandı ama dünya düzeni kuramadı. Artık hiç kuramayacak. Eski gücünü ve hızını kaybetti. Eski iddialarını da kaybetti. Ama Rusya yeniden dirildi. Yeniden Sovyetlere dönme mücadelesi başlattı ve çok ciddi kazanımlar, etkinlik alanları oluşturdu.
Şimdi Doğu Avrupa’dan Akdeniz’e, İran’dan Afrika’ya her yerde Rus yayılmasının örneklerini görüyoruz.
Suriye’deki rejimin değişmesi, bütün bu alan genişletme çalışmalarında Rusya’nın aldığı ilk yenilgi oldu. Ama ABD ile yakınlaşma ona Ukrayna’yı hediye etti.
Trump’ın söylemlerine bakarsak Rusya Suriye’yi kaybetti, Ukrayna’yı kazandı. İşte tam bu sırada, yukarıda sözünü ettiğim tehlike ortaya çıkıyor. Ya Suriye üzerinde de bir pazarlık varsa!
SON HAÇLI SALDIRISI
OTUZ BEŞ YILDIR
DEVAM EDİYOR…
Batı dünyası; ABD, Avrupa ve İsrail, tam otuz beş yıldır Müslüman dünyaya yönelik bir Haçlı istilası yürütüyor. Siz adına terör deyin, Irak işgali deyin, Afganistan işgali deyin, her birini münferit krizler olarak algılayın ama işin niteliği Batı’nın Müslüman dünyayı yeniden kontrol altına alma girişimiydi.
Bütün kavramlar, söylemler, işgaller, iç savaşlar, etnik ve mezhep çatışmaları, terör örgütlerinin kurulup kullanılması, hepsi bu büyük hesap için kurgulanmıştı.
Bunun son örneğini Gazze’de Batı’nın ortak soykırımı ile yaşadık. Ama Batı bu savaşı da kaybetti. Kazanamadı. Kazanamayacak da.
BÜYÜK KAOS BÜYÜK FIRSATTIR.
SURİYE DÜĞÜM NOKTASIDIR…
Büyük belirsizlikler büyük kaoslar, büyük eksen kaymaları olağanüstü fırsatlar sunar. Akıllı, ne yapacağını bilen, iddiası olan ülkeler için bu dönemler büyüme, atılım dönemleridir.
Türkiye işte tam böyle bir dönemde güç sıçraması yapıyor. Bir “Süper Ülke” olarak yeniden tarih inşa etmeye yöneliyor. Bun mümkün ve olacak. Mümkün olduğunu Türkiye’nin atılımlarının sonuçlarından gördük. Düşmanlarının onu durdurmaya yönelik telaşından görüyoruz.
“PKK’YI VUR, SURİYE’Yİ KURTAR.
SURİYE’Yİ KURTAR, İSRAİL’İ VUR”
Şu an en acil konu, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak ve bu ülkeyi korumak. Suriye Ortadoğu’nun düğüm noktasıdır. Bu düğüm bir kez çözüldü, 14 yıl kanlı bir savaş ve korkunç insani kıyımlar yaşandı.
Şimdi yeniden düğümleniyor. İsrail’in, ABD’nin, İran’ın bu düğümü tekrar bozmasına izin verilemez. İşte tam burada olağanüstü kararlar ihtiyaçtır.
Fırat’ın doğusunda PKK varlığı ortadan kaldırılmazsa Suriye’yi toparlamak mümkün olmayacak. Suriye toparlanamazsa İsrail’i durdurmak mümkün olmayacak.
Yani Türkiye; “PKK’yı vur, Suriye’yi kurtar. Suriye’yi kurtar, İsrail’i vur” çizgisindedir!