Türkiye bu seçim kararını almak zorundaydı. Mümkün olan en yakın tarihi belirlemek zorundaydı. Bir an önce seçim meselesini gündeminden çıkarmak zorundaydı. İç politik meselelere takılıp kalma tehlikesinden uzaklaşmak zorundaydı. Yeni sisteme bir an önce geçmek, geçişi geciktirmemek, içeride doğacak boşlukların önünü almak zorundaydı.
İçeriden ve dışarıdan operasyon aralıklarını kapatmak zorundaydı. Bütün belirsizlikleri gidermek, devletin merkez iktidar alanını güçlendirmek, toplumsal dinamizmini korumak, “muhalefet” adı altında yeni “çokuluslu müdahaleler”in önünü kapatmak zorundaydı. “Olağanüstü” gelişmelere karşı “olağanüstü” kararlar alma kabiliyetini artırmak zorundaydı.
Bu küresel olağanüstü haldir, Türkiye tehlikeyi görmüştür
2019 seçimlerinin 24 Haziran’a alınmasının iç politik kaygılarla, seçimin muhtemel sonuçlarıyla alakası yoktur. Tamamen milli güvenlik meselelerine göre bir karar verilmiştir ve son derece akıllıca, son derece sorumluluk duygusu içinde, çok büyük hesaplar göz önüne alınarak Türkiye’nin siyasi geleceğini biçimlendirecek, belirleyecek bir karara varılmıştır.
Milletimiz, ülkemiz, devletimiz, çok büyük tehditlerle yüz yüzedir. Sadece Türkiye değil, bütün dünya çok büyük fırtınalar beklemektedir. Dünya, bir olağanüstü hal dönemine girmiştir. ABD’den Avrupa’ya, Rusya’dan Çin’e, Ortadoğu’nun her köşesine yönelen yıkıcı bir dalga büyümektedir ve bunun nerelere uzanacağı kestirilememektedir.
Bütün çevremiz cephe oldu, Akdeniz’de savaş çıkabilir..