Dar kişisel hesaplar, çıkar hesapları, siyasi hesaplar, öfke, hasımlık, haset, küskünlük ve benzeri şeyler ülkenin, milletin, devletin, hepimizin ortak kaderinin, hedeflerinin, hayallerinin çok ötesine geçti.
Adeta bir akıl tutulması, adeta bir zihin kararması alabildiğine yaygınlaştı. Küçük hikâyeleri büyük sözlerle pazarlama her şeyin önüne geçti.
Ekranlarda, köşelerde çok büyük laflar edenlerin, ayar verenlerin, “âkil adam” pozları satanların, “hakkaniyet” pazarlayanların büyük çoğunluğunun kişisel derdi olduğunu görmek, hareket noktalarının büyük hikâyeler, büyük mücadeleler değil, kişisel beklentiler ve umutsuzluklar olduğunu görmek ülkemiz adına acı verici.
‘SİYASET KENDİNİ DÜZELTSİN’ DİYEN KENDİ DÜŞÜNCE İFLASINI DA GÖRMELİ
Bir ülkede düşünce dünyasının bu kadar sığ, basit gerekçelere göre biçim alması büyük talihsizlik. “Siyaset kendini düzeltsin” diye bağırıp çağıranların, durdukları yere hiç bakmaması, kendilerine hiç bakmaması, Türkiye’nin, bu milletin yüzlerce yıllık mücadelesine hiç bakmaması, oradan hareket etmemesi, bu mücadeleye göre akıl-fikir, yol-yordam önermemesi çok büyük bir düşünce iflasıdır.