https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
İsrail, önceki gece Şam dahil Suriye’nin birçok bölgesini bombaladı. Bombalamakla yetinmedi, Şam’a doğru işgal haritasını genişletti. Kendince güvenlik alanı gördüğü bölgelere, Suriye topraklarına yerleşmeye dönük bir adım daha attı. Buralara Suriye ordusunun, hükümetinin, halkının girmesini engelliyor.
Gerçek anlamda hiçbir güvenlik endişesi, yasal ve güvenlik gerekçesi yokken, bir ülkenin toprağını adım adım işgal ediyor. Şuan, İsrail ordusu ile Şam arasında sadece yirmi kilometre mesafe var. İşgal ve saldırıların, “toprak ilhak” etme üzerine kurulu olduğu açık.
Ancak bir şey daha açık; İsrail’in adımları belli, önceden planlanmış bir haritayı takip ediyor. Bu da, birkaç adım sonrasında neler olabileceğine dair bize açık bilgiler sunuyor.
“İŞGAL ETTİK, EDECEĞİZ” DİYOR!
HATAY’A KADAR UZANACAK MI?
Saldırılar; Netanyahu’nun; “Yeni Suriye yönetimi güçlerini güney bölgelerine sokmayacağız” açıklamasından sonra başladı. Sözünü ettiği bölgeler başka bir ülkenin değil, Suriye’nin toprakları! Yani Suriye’ye kendi topraklarında yasak koyuyor, kendi ülkelerinde hareket edemez hale getiriyor.
Şimdi de; “Güney Suriye'yi pasifize etme yönünde tanımladığımız yeni politika” diyorlar. Yani “işgal ettik, edeceğiz” diyorlar. Bu yeni “politika”nın Suriye topraklarının ne kadarını içerdiği, Şam’ın işgalini içerip içermediği, Hatay sınırlarına ulaşıp ulaşmayacağı henüz bilinmiyor.
“KARŞI ÇIKARSAN ŞAM’I DA İŞGAL EDERİM”
İsrail’in Şam yönetimini değişir değişmez Golan’dan başlayarak Suriye’nin topraklarını işgale başlaması geçici bir girişim olarak pazarlanmıştı.
Aslında o zamanlar, bunun geçici olmadığını, Filistin toprakları, Gazze, Batı Şeria ve Güney Lübnan gibi “kalıcı işgal”in ilk adımları olduğunu biliyorduk. Ancak herkes işi böyle algılama, görme kolaycılığını seçti.
Bugün bunları afaki bulanlar yarın bu gerçekle yüzleşecektir. Hep bu “afaki” aldatmacalarıyla bugünlere geldik.
Şu an durum şudur: İsrail en temel anlamıyla bir ülkenin topraklarını işgal ediyor, el koyuyor. Suriye’ye; “Karşı çıkarsan askerlerini yok ederim, başkentini vururum hatta işgal ederim, Suriye’yi daha çok işgal ederim” diyor.
Suriye yönetimi zayıf. Ordusu zayıf. Halkı yaralı ve zayıf. Devlet, sistem, kurumlar tam oturmadı. Ülkenin kendini savunacak gücü yok. Bunu biliyorlar ve hırsızlığı şimdi Suriye topraklarında yürütüyorlar.
Ne yaparlarsa kâr kalacağını, ellerini nereye uzatırlarsa oranın kendilerinin olacağını düşünüyorlar. Ve bu düşünce, İsrail’in yayılmasının, işgal ve hırsızlığının daha da devam edeceğinin işareti.
DAHA BÜYÜK “DELİLİKLER” BAŞLAYACAK!
İSRAİL TÜRKİYE’DE NERELERİ HEDEF ALIR?
Netanyahu, Trump’tan tam yetki aldı. “Topraklarınız küçük, genişletin” iznini aldı. ABD’nin Kanada’yı istediği, Grönland’ı istediği, Ukrayna kaynaklarını istediği, Panama Kanalı’nı istediği bir iklimde, Netanyahu gibi bir ırkçı soytarının durması elbette beklenemez. Bu kartı sonuna kadar kullanacaktır.
ABD siyasi desteğini, silah gücünü arkasına alan İsrail yönetiminin, Suriye-Mısır-Ürdün hattında delice girişimlere başlayacağını bir yere not edelim. Hatta, Türkiye’nin güvenlik alanlarına, boğaz geçişlerine, stratejik tesislerine yönelik saldırılar için ellerinde planlar olduğundan adım gibi eminim.
Bir süre sonra Suriye’deki Türk askeri birimleri hedef alacağından, İskenderun Körfezi’ni hedef alacağından, Suriye yönetimini desteklemek için gönderilecek askeri unsurları hedef alacağından, KKTC-Suriye arasındaki deniz alanında operasyonlara girişeceğinden, hatta Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin enerji arayışını “dolambaçlı yollardan” hedef alacağından eminim.
BİR HARİTA ÇALIŞMASI VAR: BİR UCU
SİNA, BİR UCU İSKENDERUN KÖRFEZİ..
Irak’taki Türkiye varlığını Kubat Talabani/PKK üzerinden, Suriye’deki Türkiye arlığını PKK/YPG üzerinden vuracağından şiddetle eminim. Tam bu sırada DEM heyetinin Kubat Talabani ile yaptığı görüşmeye dikkat çekmek istiyorum.
Bu görüşme, görünüşte barış odaklı, Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklama ile bağlantılı. Ama gerçekte “Türkiye’ye karşı başka ne yapabiliriz” konulu bir dayanışma toplantısıydı. Ve kesinlikle İsrail’le bağlantılıydı.
Gazze’deki soykırım ve Turmp’ın Gazze ve Batı Şeria’yı İsrail’e taahhüt etmesinden sonra, Güney Lübnan’da Hizbullah etkisizleştirildikten sonra İsrail bütün gücünü Suriye topraklarına yöneltmiş durumda. Burada dar anlamda işgalin de ötesinde tehditlere de kafa yormak lazım. Bir “harita” çalışılıyor.
Bu “harita”nın bir ucu Sina Yarımadası bir ucu Fırat’ın Doğusu’dur. Bir ucu Lübnan, bir ucu Kızıldeniz’dir. Bir ucu İskenderun Körfezi bir ucu Irak’ın kuzeyidir.
İSRAİL’İN SİLAHI BİZİM ZAAFLARIMIZDIR.
YOKSA TÜRKİYE’DE İÇ CEPHE KAPANMAZ.
Bölgede Türkiye ne yapar, Suriye yönetimi ne yapar, Kürt gruplar ne yapar, ne tür ortaklıklar veya düşmanlıklar ortaya çıkar, bölgenin kendi iç dinamikleri ne yönde seyreder uzun bir süreçtir.
Ama İsrail’in öncelikleri, hayali haritası böyle bir şeydir. Bu “harita” için coğrafyanın bütün zaaflarını, bütün zayıflıklarını, bütün ihmallerini, basiretsizliklerini kullanacaktır. Zaten en büyük gücü de askeri varlığı ya da ABD desteği değil, bu zaaflardır.
Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmadan Türkiye’nin bütünlüğü korunamaz. Suriye Cephesi kapatılmadan Türkiye Cephesi kapatılamaz. Suriye istikrara kavuşmadan Türkiye’nin “iç cepheleri” kapatılamaz, susturulamaz.
Suriye’deki işgaller ve bölünmeler önlenmeden Türkiye’yi içeriden vurma tezleri son bulmaz. Bu konularda defalarca sınandık. Acı verici örnekler, olaylar yaşadık. Yine mi sınanalım!
SURİYE İKİ TARAFTAN KUŞATILDI.
İSRAİL BÖYLE DURDURULAMAZ.
“Türkiye’yi Durdurma” diye ABD’nin, İsrail’in, Avrupa’nın ortak bir hedefi var, biliyoruz. Şu ana kadar bunu başaramadılar ama bu hayallerinden hiç vazgeçmediler, biliyoruz.
Osmanlı sonrası Türkiye Yükselişi’nin dar ve geniş anlamda bütün coğrafyanın güç haritalarını nasıl değiştireceğini biz ne kadar biliyorsak onlar da biliyor. Yıllardır bunun savaşlarını, mücadelesini veriyoruz. Bu “durdurma” girişiminin en önemli ayaklarından biri şuan Suriye’deki İsrail işgal haritasıdır.
Fırat’ın doğusu Suriye’ye entegre edilmeden, oradaki tehdit, Suriye ve Türkiye için ortadan kaldırılmadan İsrail işgalleri asla durmayacaktır. Bu mesele çözülmeden Suriye’nin İsrail saldırılarına karşı durması hep imkansız olacaktır. Böyle bir gücü olmayacak hem kuzeydoğudan hem güneybatıdan Suriye kuşatması devam edecektir.
DAEŞ/PKK DIŞ TEHDİTTİR VE PATRONLARI AYNIDIR.
İKİSİ DE İSRAİL İŞGALİNE YOLLAR AÇMAKTADIR.
Suriye’de İsrail işgaliyle PKK/YPG işgali aslında tek cephedir. İsrail işgallerle Fırat’ın doğusuna nefes aldırmakta, PKK/YPG varlığı da İsrail işgallerinin önünü açmaktadır. Bu bir dayanışmadır. Bu haliyle PKK coğrafyanın tamamına karşı, bütün ülkelere karşı İsrail’in elini güçlendirmekte, İsrail yayılmacılığının kapılarını açmaktadır.
PKK ve DEM’in siyasi kimliği, coğrafyamız için “yabancı” bir kimliktir. İşgallerin, istilaların, iç çatışmaların önünü açarak, İsrail ve bölgeye yönelik bütün dışarıdan güçlerin elini rahatlatmaktadır. Bu misyon ile DAEŞ’in üslendiği misyon tıpatıp aynıdır. Zaten akıl hocaları da patronları da aynıdır.
Bu örgütlerin tamamı İsrail ve Batılı güçlerin coğrafyamızdaki hedefleri için özel olarak kurulmuş, büyütülmüş, kullanılmıştır. Bu haliyle DAEŞ’in ne kadar İslam’la alakası yoksa, PKK/YPG’nin de etnik kimlikle zerre alakası yoktur.
PKK/YPG’nin şuan Suriye’deki varlığı, İsrail’le dayanışma halinde olmasının Kürtlerle alakası yoktur. Doğrudan dışarıdan müdahale ve işgallere göre konumlanmış, artık bir dış tehdit haline gelmiştir. Bu tehdidin de ana hedefi Suriye’den çok Türkiye’dir.
O FIRSAT KAÇIRILDI. ERTELENEN
HER ŞEY KİTLE İMHA SİLAHI OLUR.
BU COĞRAFYADA İYİMSERLİK ÖLÜMDÜR!
Şam kurtulurken, rejim devrilirken önemli bir fırsat vardı. Tam o fırtınada Fırat’ın doğusu çözülebilirdi. Çözülseydi İsrail bugün Suriye topraklarında işgal haritası yürütemeyecekti.
O gün bu müdahaleyi engelleyenler, erteletenler, aslında uzun vadede İsrail tasarımlarına da kapı açılacağını biliyor muydu? En azından şuan, bu işin daha nerelere uzanacağını kestirebiliyorlar mı?
Bizim coğrafyada hiçbir şey “iyimserlikle” yürümez. Oynanan tiyatronun “sevecenliği”nin yarınlarda “ölümcül” sonuçlar doğuracağını, bu coğrafyayı tanıyan herkes iyi bilir.
Ertelenen, ihmal edilen her şey, başka kılıflar altında pazarlanan her öneri ve teklif geleceğimizi imha edecek bir silaha dönüşür.
Tarih, ertelenmeyen, zamanında alınan tedbirler, yapılan müdahalelerle inşa edilir. Bu hep böyle olmuştur. Küçük ihmalkarlıkların büyük devletlerin enkaza dönüşmesine sebep olduğu nice örnekler var. Özellikle de bizim coğrafyada.
İSRAİL, TÜRKİYE SINIRINDA
VE GOLAN’DA DURDURULUR..
Geç kalınmış değil. İsrail öncelikle Türkiye sınırlarında durdurulmalı. Suriye öncelikle Türkiye sınırlarında savunulmalı. Türkiye de Golan’da, Güney Lübnan’da savunulmalı. Eğer bunlar yapılmazsa, Suriye savunması takviye edilmezse, iki taraflı kuşatma bu ülkeyi yeniden savaşlara sürükleyebilir. Suriye savaşı yeniden başlayabilir.
Şam yönetimini Türkiye’den başka savunacak güç yok. ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya güvenerek, PKK ile yumuşak ilişkiler kurarak, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanamayacağı, İsrail işgallerinin durdurulamayacağı bilinmeli. Bugün bilinmezse sonra acı bir şekilde öğrenilecektir.
İKİRCİKLİ DAVRANAN BİR ÇEVRE
VE BİR GİZLİ AJANDA VAR SANKİ..
Türkiye’de ve Suriye’de bu konularda “ikircikli” davranan bir çevre var. Daha bilgece, daha sofistike bir “gizli ajandayı” pazarlıyor görünüyorlar. Ama unutmasınlar; o hedefe ulaşamayabilirler. Ancak Türkiye’yi ve bütün coğrafyayı imha eden bir çevre, anlayış olarak tarihin yanlış sayfalarına mahkum olurlar.
İsrail’in Suriye topraklarını işgale ne pahasına olursa olsun durdurulmalı. Gazze’de, Batı Şeria’da, Suriye’de, Lübnan’da hareketini kısıtlayacak her şey meşrudur, sorumluluktur. Eğer bu yapılmazsa Sina’da, Ürdün’de, S. Arabistan’da, Kızıldeniz’de, Akdeniz’de benzer yayılma haritaları göreceğiz.
İSRAİL ER-GEÇ ŞAM’I İŞGAL EDECEK.
GELECEĞİN ADIMLARI ATILMALI.
YARININ TELAFSİ OLMAYABİLİR.
Artık “uluslararası toplum” diye bir şey yok. İsrail’i güçten başka, evinde vurmaktan başka, açık düşmanlıktan başka hiçbir şey durdurmayacaktır. Diplomasiye, dolambaçlı yollara, süslü laflara fazla bel bağlamayalım. Bunların bir karşılığı olmayacaktır. Artık öyle bir zamandayız ki, güç dışında hiçbir şeyin sonuç doğurması mümkün değil.
Ortaklarını vurursanız İsrail’i vurursunuz. Sınırına yerleşirseniz İsrail’i vurursunuz. Ortak hareket ederseniz İsrail’i vurursunuz. Kendi ülkelerinizdeki İsrailli ve ortaklarına baskı yaparsanız İsrail’i durdurursunuz.
Şu anki durum, hızlı bir şekilde değiştirilemezse İsrail er ya da geç Şam’a gelecek. İşgal etmese bile Şam’ı Gazze’ye, Batı Şeria’ya dönüştürecek. Birkaç yıl sonranın adımları bugün atılmalı. Bu fırtınada geç alan her şeyi kaybeder.