https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Tam da bugünlerde; Türkiye-ABD ilişkilerinin, Çin-ABD ilişkilerinin, Rusya-ABD ilişkilerinin geleceğini sorgulama, doğru tespitler için çaba harcama zamanı. Uzunca bir süredir küresel ölçekte “geleneksel yapı ve kurumlar” ciddi oranda aşınıyor. İşlevini kaybediyordu. Ama Trump’ın gelişiyle bu “aşınma ve yıkım” deprem etkisi göstermeye başladı.
Özellikle ABD-Avrupa ilişkilerinin, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez bu denli yıkıcı bir hal alması, Avrupa için karanlık bir dönem başlatır mı sorusu anlamlı hale geldi. Beş yüz yıldır, geleneksel sömürgeci ülkeler için tarihin sonu gelmiş olabilir mi?
Avrupa’yı defalarca tehditlerden kurtaran ABD’nin yokluğu, özellikle Kıta Avrupa’sı için bundan sonra ne anlama gelecek? İşte bu soruların cevabı tam da bu zamanda bulunmalı.
YENİDEN AVRUPA İÇ SAVAŞI ÇIKAR MI?
KÜRESEL ÜST YAPILAR TASFİYE EDİLİYOR…
Her ne kadar Avrupa’yı, Rusya karşısında yalnızlığa mahkum etme gibi okusak da, daha önemli bir soru var: Bu süreç yeni bir Avrupa iç savaşına kapı açar mı? Çünkü iki dünya savaşı da önce Avrupa iç savaşı olarak başladı. Daha sonra dünya savaşına dönüştü. Bir kez daha böyle bir dönemin başlangıcında mıyız? Bu da can alıcı bir sorudur.
Trump’ın, hem ABD’nin iç siyasi düzenini hem geleneksel dünya sistemini tersyüz eden, ezberleri bozan çıkışları, dünyanın tamamında bir tür “yeniden pozisyon alma” telaşı başlattı.
İçeride on binlerce insanı işten çıkarırken, “sistemi revize etme” adına ABD’nin dünya genelinde etkin kuruluşlarını bir bir tasfiye ederken dışarıda küresel üst kurumları da aynı şekilde yok ediyor, devletler ve milletler ailesi için kısıtlayıcı, kural getirici bütün yapıları ortadan kaldırıyor.
BOŞLUĞU KİMLER DOLDURACAK?
UKRAYNA NASIL PAYLAŞILACAK?
Biz bunları “ABD’nin bölgeselleşmesi” olarak görüyoruz. Çünkü ABD bütün küresel üst yapılardan çekiliyor. NATO’yu yalnız bırakması bile tartışılıyor. Ancak ABD’nin bölgeselleşmesinin getireceği boşluğun nasıl bir dünya şekillendireceğini henüz bilmiyoruz.
Çin’in, Rusya’nın, Türkiye’nin, Almanya’nın, Hindistan’ın bu boşluğu nasıl dolduracağını, “bölgesel süper güç” hesaplarının nasıl sonuçlanacağını tam olarak öngöremiyoruz.
Türkiye’nin güneyinde Suriye savaşı bitti. Kuzeyindeki Ukrayna savaşı da bitebilir. Zira Trump ve Putin, Avrupa’yı dışarıda tutacak şekilde Suudi Arabistan’da bunu müzakere edecek. Yani aslında iki ülke Ukrayna’yı paylaşacak. Rusya işgal ettiği bölgelerin sahibi olacak. ABD Ukrayna’dan alacaklarını bu ülkenin kaynaklarına el koyarak tahsil edecek.
MÜNİH GÜVENLİK ZİRVESİ’NDE KAVGA:
ALMANYA VE FRANSA TUZAĞA DÜŞTÜ.
Peki Avrupa’nın Rusya korkusu ne olacak? Ukrayna’yı Rusya’ya karşı yem olarak cepheye süren, Polonya ve Doğu Avrupa ülkelerini de aynı şekilde cepheye sürmeye hazırlanan Avrupa, böyle bir savaşın üstesinden gelebilecek mi? Bu savaşı finanse edebilecek mi? ABD-Rusya anlaşırsa böyle bir imkanları olacak mı?
Sanmıyorum. Münih Güvenlik Zirvesi’nde ABD ve Alman temsilcilerin atışmasına bakılırsa, iş Ukrayna savaşından çok daha derinlere gidiyor. Hele ABD Avrupa’daki güçlerini çekerse, Alman-Fransız ekseni siyasi tarihin en büyük kaybedenleri olarak tecrit olacak demektir.
Fransa’nın Afrika’dan ve kaynaklardan kovuluşu, Almanya’nın Rusya ile arasını bozup kaynaklardan uzaklaşması, ABD’nin bu iki ülkeye kurduğu acı verici tuzaklardı. İki ülke de bu tuzağa düştü. Sonuçta, ekonomik krizlerin ötesinde iki ülke de jeopolitik olarak, kendi alanına hapsedildi.
NE OLDU O
“AVRUPA KİBRİ”NE!
Tam da bu sırada yeniden “Avrupa Ordusu” tartışasının başlaması, Almanya’nın şaşırtıcı biçimde Türkiye ile yakınlaşmayı teşvik etmesi, Alman siyasilerden daha önce duymadığımız “sevecen” cümlelerin duyulması rastlantı değil. Onlar da biliyor ki, Türkiyesiz Avrupa savunması mümkün değil. O, hep tanık olduğumuz “Avrupa kibri”nden eser kalmadı!
TÜRKİYE AVRUPA İÇİN KENDİNİ NİYE FEDA ETSİN?
Peki Türkiye Avrupa’yı niye savunsun? Neden yapsın bunu? Kendi coğrafyasında başka bir şey inşa etmeye çalışırken, Doğu Afrika’dan Orta Asya’ya ortaklıklar haritası oluştururken, bu büyük ideali Avrupa savunması için neden feda etsin?
Neden kendini bir kez daha Avrupa’nın bencil çıkarlarına hapsetsin? Neden ABD ile çarpışıp inşa ettiği gücü tehlikeye atsın? Türkiye, Avrupa’nın on yıllardır kendini küçümsemesini unutabilir mi?
TÜRKİYE KÜRESELLEŞECEK,
AVRUPA YERELLEŞECEK!
Türkiye’nin büyüdüğü, Avrupa’nın küçüldüğü, Türkiye’nin kendi eksenini oluşturduğu Avrupa’nın kendi kıtasında hapsolduğu, Türkiye’nin küreselleştiği Avrupa’dan yerelleştiği bir dönemde Türk devlet hafızası, imparatorluklar aklı kesinlikle gündelik rüzgarlardan etkilenip bu hatayı yapmayacaktır.
Yüz yıl sonra yeni bir tarih başlamışken, Avrupa’nın çaresizliklerine teslim olmayacaktır.
Avrupa siyasi aklı, bugünlerin geleceğini öngörmeliydi. Alman siyasi aklı, tarihin bir kez daha tekerrür edeceğini görebilmeliydi. Ama kibirleri onları zehirledi ve dünyanın yeniden şekillenen güç haritasını algılayamadılar.
AMA İSLAM DÜNYASI İÇİN
ETNİK TEMİZLİK, ÖYLE Mİ!
Yine de; ABD-Avrupa ayrışmasını mutlak görmeyeceğiz. Müslüman dünya söz konusu olduğunda nasıl belli hedeflerde ortaklıklar kuracaklarını bileceğiz. Zira biz bunu Avrupa için son bin yılda, ABD-Avrupa söz konusu olduğunda son yüz yılda defalarca gördük.
Trump Ukrayna savaşına son verme, Rusya ile yakınlaşma, Çin ile gerilimi düşürme stratejisi yürütürken, Filistin ve Müslüman dünya söz konusu olduğunda soykırımdan etnik temizliğe kadar gidebilecek dehşet hedefleri, işte bize bu ihtimali bir kez daha hatırlatıyor. Bizi açıkça uyarıyor!
ARTIK KENDİMİZE “BAŞKALARININ HARİTASI”NDA YOL ARAMAYALIM...
Türkiye ve Müslüman dünya ya da “bizim” dediğimiz coğrafya kendi arayışına yoğunlaşmalı. 20. yüzyıl sonrası ilk kez ortaya çıkan fırsatı heba etmemeli.
ABD’nin yeni arayışları, Rusya ve Çin’le ilişkileri, Avrupa’nın çaresiz görünen hali arasında bir yol arayışına girmek, 21. yüzyılı heba edebilir.
Artık bu coğrafya başkalarına “sığıntı olma”, “başkalarının cephesi olma”, başkalarının güç haritaları arasında kendine yol bulma arayışlarını terk etmeli.
Uzunca bir süredir dikkat çekmeye çalıştığım şey; Atlantik’ten Pasifik kıyılarına uzanan yeryüzünün Orta Kuşağı, dünyanın merkezi olan bizler, kendi güç alanımızı bu sefer de oluşturamazsak, coğrafyanın bir geleceği olmayacak. Savaşlar, iç çatışmalar, yoksulluklar, kimlik kavgaları, siyasi vesayet. Ekonomik yağmacılık arasında kaybolup gideceğiz.
TÜRKİYE’NİN DURDUĞU YER TARİHİ İDDİALARIDIR.
Türkiye’nin; “Trump Dünyası”nı, ABD-Rusya yakınlaşmasını, ABD ve Rusya ile Avrupa ilişkilerini sessizce takip ettiğini, bu arada kendi yol haritasını sağlama almaya çalıştığını, bu amaçla ortaklıklar haritasını daha da genişlettiğini görüyoruz. Türkiye’nin ABD ile de, Rusya ile de ilişkileri korumaya, güçlendirmeye, en azından bozmamaya azami hassasiyet gösterdiğini de görüyoruz.
Suriye’de savaşın bitmesinden sonra (Toprak bütünlüğü henüz tamamlanmadı.), Ukrayna/Karadeniz’de de savaşın bitmesi Türkiye’yi rahatlatacaktır. Ancak Türkiye’yi dışlayan barış arayışlarının uzun ömürlü olmayacağını not etmeliyiz.
Bölgesel Süper Güç olarak, ABD-Rusya arasındaki yeni ilişkilerin Türkiye’nin güç haritası üzerinde de “yeni sonuçlar” üreteceğini, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya kadar birçok bölgeyi etkileyeceğini bilmeliyiz. Türkiye’nin böyle bir dönemde de, tarihi iddiaları çerçevesinde bir hareket noktası olacağını söyleyebiliriz.
TÜRKİYE’DE İÇ SİYASİ HESAPLAR ÇÖKER.
BAZILARI SAHİPSİZ KALIR.
“Trump Çıkışları”nın ABD içinde ve dünyadaki yansımaları henüz belirginleşmedi. Şu an “Gazze’de etnik temizlik” felaketi nasıl önlenir, onun üzerinde duruluyor. Mısır’ın, Ürdün’ün, S. Arabistan’ın teyakkuzundan bunu izliyoruz. Ancak büyük güçler arasındaki yeni ilişki türünün bölgelere yansımaları çok daha da büyük depremlere yol açabilir.
Üzerinde çok da düşünülmüyor ama bu yeni dönem Türkiye’nin iç siyasi eğilimlerini derinden etkileyebilir. ABD ve Avrupa destekli siyasi kadrolar, yapılar ve hedefler çökebilir. Gelecek seçimlere yönelik dizayn hesapları bozulabilir.
Bu çevreler sahipsiz kalabilir. Demokrasi, ifade hürriyeti gibi alanlarda herkesin sustuğu bir dönemde, “sivil” diye pazarlanan ajandalar ve yapılar için yolun sonu görünebilir.
İÇERİDEKİ “VESAYETÇİ” ÇEVRELER TASFİYE EDİLECEK.
Arık Türkiye ve dünya başka türlü pazarlıklara kapı aralayacak. “Patron Devletler” döneminde hiçbir devlet içeride “vesayet” mekanizmalarına müsaade etmeyecek. ABD’de vesayet aygıtlarına yönelik büyük tasfiye yaşanırken Türkiye’de ve birçok ülkede de de benzer bir tasfiye söz konusu olabilir.
Bırakın iç vesayet mekanizmalarını, “küresel üst vesayet” mekanizmaları bile çöküyor. Soğuk savaş dönemi Avrupa’yı yönetme mekanizmalarından biri olan Münih Güvenlik Zirvesi’nin ABD ve Almanya arasında trajik tartışmalarla sona ermesi sadece bir örnek. Çok daha dramatik örneklere tanık olacağız.
TÜSİAD ÖLÜMCÜL BİR HATA YAPTI!
İşte tam burada “Bölgesel Süper Güçler”e kapı aralanıyor. Hiçbir pazarlık önceki kriterlere göre olmayacak.
Çok daha sert, çok daha gerçekçi, çok daha sonuç alıcı masaların kurulacağı açık. Böyle bir dönemde TÜSİAD, Türkiye içi vesayet aygıtlarından biri olarak, tarihinin en büyük hatasını yaptı. Eskinin “devlete ayar verme” alışkanlığı ile bir çıkış yaptı. Oysa bu vesayetçi yapılar için tarihin sonu geldi.
Oysa TÜSİAD böyle yapacağına ciddi anlamda paniğe kapılmalıydı. Belki onlar da, Avrupa gibi, geleceği öngörmede zorlandılar.
TÜRKİYE NE İSTERSE AVRUPA “EVET” DER.
Yeni dönemin ilk sonuçlarıyla ilgili şöyle notlar yazabiliriz.
1- Almanya ve AB’nin Türkiye’ye yakınlaşması PKK, terör gibi konularda Avrupa’nın geleneksel politikalarını değiştirebilir.
2- Avrupa savunması ile ilgili olarak, AB’den Türkiye’ye büyük bir yöneliş olabilir. Bu, hem siyasi sonuçlar verir hem de güvenlik ve ekonomik olarak ciddi gelişmelere kapı aralayabilir.
3- Rusya, Ukrayna zaferini tescil ettikten sonra Türkiye ile ilişkilerini pek de “anlayışlı olmayan” alanlara çekebilir. Bunun Karadeniz, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da ciddi yansımaları olur.
4- Türkiye-ABD ilişkileri Ortadoğu’da gerginleşebilir. Çünkü; ABD’nin İsrail eksenli yaklaşımı bütün coğrafyada Türkiye’nin çıkar alanlarına zarar verecek nitelikte.
TRUMP’IN TÜRKİYE SESSİZLİĞİ…
5- Ancak Trump ne aparsa yapsın, ABD’nin gücü hayal ettiklerinden çok çok az. Dünya bunu biliyor, Çin biliyor, Türkiye biliyor. Sabırla bu rüzgârın nerelere nasıl uzanacağını görmek için bekliyorlar. Henüz bir tepki oluşmadı, elbette oluşacak, onu beklemek lazım.
6- Bu arada Trump’ın; Rusya, Avrupa, Çin çıkışlarına rağmen Türkiye ile ilgili sessizliği dikkat çekici. Bu sessizlikten çok şey çıkabilir. Her şey ondan sonra berraklaşacaktır.