Türkiye'nin yeni yol haritası; dışarıda güç arayışı, içeride
bütünlük ve vatan ekseni olmalıdır. Dünya genelinde güçlenen
fırtınalara hazırlık yapmak, savunma alanını alabildiğine takviye
etmek, fırtınalara direnmenin en güçlü silahının içeride dayanışma
hatlarını güçlendirmek olduğunu bilmektir.
Çünkü dünya, küresel ölçekte alabildiğine güç mücadelesine
sürükleniyor, ulus üstü yapılar anlamsızlaşıyor ve çözülüyor,
güvenlik stratejileri her şeyin önüne geçiyor, devletler bu büyük
mücadelede oyun alanını genişletmek için olağanüstü bir çaba
harcıyor.
Yine devletler, dışarıda bunu yaparken bütün içeride bütün
yatırımlarını toplumsal bütünlüğe ve dayanışmaya ayarlıyor,
kitleleri birarada tutacak siyasi söylemleri öne çıkarıyor. AB
ülkelerinde aşırı sağın bu denli yükselmesi bir projedir. Gelecek
olağanüstü dönemde toplumları dayanışma içinde tutma planlarının
parçasıdır. Çok büyük tehditlere hazırlanma hesabıdır.
Siyasi genetiği keşfetmek, bütün silahları kuşanmak
Siyasi genetiğini yeniden keşfetmiş, yüzyıllara dayalı siyasi ve
toplumsal zenginliğini bugüne taşımış Türkiye, dünya tarihinin bu
en önemli geçiş evresinde bütün silahlarını kuşanmak zorundadır. Bu
büyük küresel değişimi iyi okumak, tek yanlı bağımlılık
ilişkilerine rehin düşmemek, içerideki küçük hesaplara yenilmemek,
dışarıdan müdahale alanlarını daraltmak, yeni bir tarih sıçraması
yapmak zorundadır.
Bunun alternatifi yoktur. Başka seçenek yoktur. Bunu başaramamak
imha olmak, sahneden çekilmek demektir. Türkiye'nin gelecek
sayfasının kapanması demektir. Biz, on beş yıldır işte bu
mücadeleyi veriyoruz. Küresel güç kavgalarına yenilmemek için
direniyoruz. Büyük tarih yürüyüşünü devam ettirmek için bedel
ödüyoruz. Darbelere, iç savaş senaryolarına, ihanetlere göğüs
geriyoruz.
Selçuklu gibi, Osmanlı gibi…
Çünkü bunu, Selçuklu yükselişi gibi, Osmanlı yükselişi gibi yeni
bir yükseliş dönemi, tarih yapma rolünü yeniden üslenme hali olarak
görüyoruz. Böyle düşünürken önümüze değil ileriye bakıyoruz, sadece
Cumhuriyet tarihini değil bu ülkedeki bin yılık tarihe göre
düşünüyoruz, dar çıkar hesaplarına değil medeniyet tarihine göre
hesap yapıyoruz.
İstesek de istemesek de dünya yeniden şekillenecek. Sadece bizim
coğrafya değil, bütün dünyadaki güç haritası değişecek,
yenilenecek. Bazı uluslar sahneye çıkarken bazıları silinecek.
Tarih yapıcı milletler geçmişine dönecek, eski hesaplarını ve
iddialarını bugüne taşıyacak.
Her millet kendi kodlarına dönüyor
Hiçbir ülkenin hiçbir gücün sadece içinde bulunduğu ittifaklara
dayanarak ayakta kalamayacağı bir dünya olacak bu. Bu yüzden her
millet, hızla kendi siyasi genetiğine, kodlarına dönüyor.
Etrafınıza bakın.. Dünyaya bakın, bütün ülkelerde aynı arayışı,
hazırlığı göreceksiniz. Çünkü bunun başka yolu yok, 21. Yüzyıl
dünyasında da olmayacak.
İşte biz de bu yüzden, sadece Kurtuluş Savaşı'na değil,
Çanakkale'ye, Kutu'l Amare'ye, Gazze/Kudüs savaşlarına da bakmak
zorundayız. Moğol istilasından Haçlı Savaşları'na kadar bütün
tarihi masanın üstüne sermek zorundayız. Başka türlü yeniden
kuruluş mümkün değildir.
Suskun kalmak yok olmaktır
Başka türlü yeni yükseliş tarihi başlatmak mümkün değildir. Bütün
uluslar, devletler bunu yaparken, bu yola girerken, yeni dünyada
oyun alanını genişletmeye çalışırken bizim suskun kalmamız
parçalanmak, yok olmaktır.
Siyasi genetiğimiz Cumhuriyet kadar Osmanlı'dır, Selçuklu'dur.
Coğrafyamız Orta Asya kadar Ortadoğu'dur. Ait olduğumuz coğrafyaya,
ait olduğumuz siyasi kimliğe, beraber olduğumuz toplumlara uzak bir
Türkiye ayakta kalamayacaktır. Coğrafya algımıza, tarih algımıza,
ortak geçmiş birikimimize sarılmak zorundayız. Geleceğimizi bugünün
öncüleri ile geçmişin öncüleri birlikte şekillendirecektir.