İki türlü tarih yazılabilir: Biri, belirli bir alanda veya belirli bir konuda elde mevcut bulunan bilgilere/belgelere bakarak bunlardan bir sonuç çıkarmak. İkincisi, belirli bir konuda belirli bir tezi doğrulayacak bilgi/belge arayıp bunları ortaya koymak. Söz gelimi konumuz II. Mahmud’un dış politikası olsun. Farzımuhal tezimiz de “gavur padişah”ın İngilizlerle dostluğu Osmanlı dış politikasının temeli olarak görmesi olsun. Bahse konu dönemde gerçekleşen icraatları, antlaşmaları, askeri ittifak tecrübelerini, padişaha atfedilen birtakım sözleri vs. “seçmeci bir yöntemle” bir araya getirerek ve aynı zamanda tezimize uymayan bilgileri/belgeleri mümkün olduğunca görmezden gelerek, görmezden gelinemeyecek kadar görünür durumda olanları da bir şekilde tevil edip istisna kategorisi içine sıkıştırarak bir eser ortaya koyabiliriz. Matbuat alemine şöyle bir bakarsanız, etrafta ikinci yöntemi izleyenlere bolca rastlıyorsunuz. İlk gruptakilerin çalışmaları ise ancak akademik ortamlarda kendine yer ve muhatap bulabiliyor. Ama ikinci gruptakiler toplum nezdinde daha fazla ilgiye mazhar oluyor.