İsrail ile sürdürülen normalleşme görüşmelerinin sonuçlandığı haberini dün“Düşman azaltma yolunda ilk adım” manşetiyle verdik. Zaten daha önce de dış politikada yaşanan sıkıntıları aşmanın yolu olarak “düşmanları azaltmak, dostları çoğaltmak” formülasyonunu dile getirmiştik. Nitekim bilahare Cumhurbaşkanı Erdoğan da dış politikada yeni hedef olarak bu formülasyonu ifade eden açıklamalar yaptı. Binali Yıldırım da başbakanlık görevine başlarken aynı formülasyonu yeni hükümetin dış politika doktrini olarak ilan etti. Ama zaten büyük ihtimalle bu konudaki hazırlıklar Davutoğlu hükümetleri döneminde başlatılmıştı ve aslında bir hükümet politikası olmaktan ziyade bir devlet politikası olarak gündeme gelmişti.
Demek istediğim, bizim dünkü manşetimiz siyasi iktidarın dış politika alanında attığı adımları müspet, daha doğrusu zorunlu görmenin ifadesi. İçine düştüğümüz sıkıntılı halden kurtulmanın başka çaresi yok çünkü. Yedi düvelle kavga halinde olmanın bedeli ağır. Suriye krizi dolayısıyla bir yandan İran ve Rusya ile diğer yandan ABD ve Almanya ile karşı karşıya gelmenin faturası olarak PKK’nın “şehir savaşı” saldırısına karşı tek başına kalmış olmamız yeterince anlamlı bir örnek. Hatta stratejik müttefikimiz ABD, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi bize karşı desteklemekten geri durmuyor.