Birkaç gün önce kaybettiğimiz Ekrem Ceyhun halk arasında fazla tanınmayan ve özellikle genç nesillerce hatırlanmayan ama siyaset kamuoyunda iyi bilinen bir isimdi. Bürokrasideki hizmetlerinin ardından birkaç dönem milletvekilliği ve bakanlık yapmıştı gerçi ama Ceyhun’un siyaset dünyası açısından önemsenen asıl özelliği, Süleyman Demirel’in kalabalıklar önünde tek başına temsil ettiği siyaset dilinin ve siyaset aklının arkasında yer alan birkaç kişiden biri olarak görülmesiydi. Ekrem Ceyhun’un bir özelliği daha vardı. Bugün için fazla anlamı olmayan ama Türk siyasetinin belirli bir döneminde önem taşıyan bu özelliği, Ceyhun’un dindar kimliğiydi.
Adalet Partisi içindeki dindar kimlikli ve milliyetçi eğilimli siyasetçiler 1970’li yılların başında yaşanan dağılma ve ayrışma sırasında dışarıda kalmışlar ve bunların çoğu bilahare MSP içinde, bir bölümü de MHP’de kendilerine yer bulmuşlardı. İstanbul Teknik Üniversitesindeki öğrenciliği günlerinden başlayarak hem Necmettin Erbakan’la hem de Özal biraderlerle yakın arkadaş olan Ekrem Ceyhun ise ne 1970’lerde milli görüş hareketine katıldı ne de 1980’lerde ANAP’a gitti. Siyaset kamuoyunda bu yönde bir beklenti vardı ama Erbakan da Özal da bunu beklemediler Ceyhun’dan, çünkü Demirel’e yakınlığını ve bağlılığını iyi biliyorlardı.