Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şunu söylemişti: “Çankaya, Beşiktaş, Kadıköy, Şişli gibi yerlerdeki seçim sonuçlarına bakın, hiçbirinin ülke gerçekleriyle ilgisi olmadığını görürsünüz. Türkiye yansa da şaha kalksa da bunların umurlarında değildir. Buralardaki seçmen profili Türkiye pastasının kaymağını yiyen kesimden oluşuyor. ” Bu sözlere bekleneceği üzere tepkiler, itirazlar geldi. Türkiye’nin pastaya benzetilmesi ve toplumun kaymak yiyenler ve yiyemeyenler şeklinde kategorize edilmesi eleştirildi. Doğal olarak bu yaklaşımı destekleyenler de çıktı. Ama sağlıklı bir tartışma doğmadı buradan. Erdoğan’ın haklı olduğu nokta, toplumun orta ve üst kesimlerinin merkez sağ partiler yerine kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan veya siyasi yelpazedeki yerini bu şekilde tayin eden bir partiyi desteklemelerindeki çelişki. Ama bu çelişki Türk toplumunun veya CHP’nin değil, siyaset biliminin ve sosyolojinin çelişkisi! Demek ki siyasi tercihleri tek başına ekonomik faktörlerle açıklamaya çalışmak yanlış. Avrupa toplumlarının tarihî ve aktüel tecrübelerine dayanan birtakım teorik modellemelerin Türkiye’nin gerçekleriyle birebir örtüşmesini beklemek hata.